0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1438
Okunma

akıp giderken kirpikten gökyüzünün derin maviliğine
yankılar vururken sevgi duvarının catlak yalnızlığına
kelepcesiz yakalanırken büyük ve özgün caresizliğimize
sesler sadece sisler bizi duyar an gelir yıkılır rüyalar
gecenin koynunda bekleyen örgüsüz kanatlılar
dalgın pencereye uzanan o sesin buyusunda
ufaktan bir heycen bir sızı bir yokluk gibi o an
karsı koyulmaz tırnaktan sac teline kadar titrek rüzgar
o an yorulur ruhun pervazındaki lakırtılar
ışıkların gölgesinde binlerce toz ufaktan ayak sesleri
kapılar örtülür yüzene değen kalın esler
gıcırdar kahvenin kokusu bardaktan parmak izler
buğusunda gri duman siyahında yine gece
suskunlar savasır yıldızlar kral soytarılar fügüran
ucsuz bucaksız bu gökyüzü cocukluk
ama zaman tek düsmanı zafere giden kırık yollar