3
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
1919
Okunma
küçüktü elleri,
güneşin cimriliğiydi belki
belki bulutlardı buna mani bilmiyorum
ılıktı hep
bazen soğurdu yüzü akşam üstlerinde
derinliği kaybolmuş bir yaşamın
kısırında dönüyordu dünya
ağzı,
kulaklarına kadar gerilir
kısa bir es geçer
sonra çıkardı sesi
ağladığında
uğultu,
çınlamaya dönüşürdü sonra
ellerine kınalar yakardı kız çocukları
ve hepsinin annesi vardı
yanındaydı
kalabalığa karışamazdı
korkardı
keşke bir kızdan ..kardeşi olsaydı
iki dağ arasındaydı süngürtten evi
vadiden eğilen yollar
kıvrıla kıvrıla
taaa denize kadar
uzanıp kaybolurdu ufkun..öteki yüzü
senin oyuncakların vardı
Onun yoktu
yağmur sonrasını bekler,
hayalleriyle karardı toprağı
ve bu yüzden hep elleri
çamurdandı
güneşe sererdi oyuncakları
ellleri,
emeğinden önce çatlardı
sabır,
kendisini sınamaktan fırsat bulamazdı başkalarına
ama çatlamazdı nedense
küçüktü elleri
suyu
gözesinden içerdi
avuç avuç
sıza sıza parmakların arasından
ibrik taşıyan kızlar geçerdi
onların da elleri vardı
ve utangaç gözleri
ve yırtık terlikleri
ıslaktı etek uçları
yağmur kuşları eksik olmazdı suyun sızdığı kızkayasının yamacında
akşam ezanı okunur
çakallar ağlaşırdı hep bir ağızdan
hep,
bir ağızdan çıkardı köy dedikodusu
sonra
her ağızda değişirdi
büyüdü sonra
büyütüldü yaban ellerde
kalbini ve ellerini bırakıp
o küçük köyde..