İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
YAŞAR YILTAN
YAŞAR YILTAN

OYUN VE AÇLIK

Yorum

OYUN VE AÇLIK

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1284

Okunma

OYUN VE AÇLIK

Eski yazlık sinemaların yoğun yaşandığı dönemlerde sinema tutkusu olan bir gencin, yoksulluktan kaçağa gidip vurulması üzerine yazılmıştır. Gerçek bir olaydan etkilenilerek kaleme alınmıştır.
2000 yılında yayınladığım "Yıldızlar ve Aşk" adlı şiir kitabımdan alınmıştır.

“Yaşamak bir oyunsa sinema bir tutkudur.”

Onun için yaşamak bir oyundu.
Hem de eğlenceli bir oyun.
Bu yüzden sinema en büyük tutkusuydu.
Sabahtan akşama kadar film seyretse bıkmazdı.
O, bütün filmlerin adlarını ve oyuncularını da ezbere bilirdi.
Hatta oynadıkları rolleri de.
En çok Yılmaz Güney’i severdi.
Ama onun gibi bir jön olamayacağını da bilirdi.
Kendisine Erol Taş’ı örnek almıştı;
Hulusi Kentmen gibi bir babası olsun isterdi.
Annesine benzediği için de Adile Naşit’i çok severdi.
Filiz Akın’a ise aşıktı.
Kısaca bütün oyuncular onun gözünde birer yıldızdı.
Bu yüzden fotoğraflarını biriktirirdi bütün artistlerin.
Film oynamadığı zaman ya sinemayı temizlerdi.
Ya da kartelayı sırtına sırtlar, sokak sokak dolaşırdı.
Bağırırdı o günkü filmi tanıtmak için avaz avaz.
Her film için de aynı şeyleri söylerdi aşağı yukarı:
“Aşk, heyecan, gözyaşı, macera...hepsi bu filmde.”
Bütün bunlardan zaman kalırsa eğer,
Oyuncular gibi rol yaparlardı bulduğu birkaç kişi ile
Ama kendisi her zaman karakter rolü oynardı.
En çok da kovboy filmlerindeki gibi oynarlardı kendi aralarında.
Babası kaçağa gidileceğini söylediğinde,
Hemen atıldı, bu işin sonunu hiç düşünmeden.
Oyun olsun diye değil,
Açlıktan yoksulluktan gidecekti.
Zaten ailesinde bir kendisi çalışırdı bir de anası.
Anası temizlikçiliğe giderdi hasta haline aldırmadan.
Ne yapıp edip kurtarmalıydı anasını bu durumdan.
Bunun için çok para kazanmalıydı.
Karakter oyunculuğunda da hiç para yoktu ki ona güvensin.
Çok heyecanlıydı;
İlk kez gidecekti çünkü kaçağa.
Aynı zamanda bir korku da vardı içinde.
Onun için uğura gereksinim duymuştu.
Kasabanın delisinin eli uğurlu sayılıyordu.
Elini kendisine değdirmesini istemişti deliden.
Ama deli, elini değdirmek istemiyordu bir türlü.
Ona neler neler aldıysa da
Nice diller döktüyse de olmadı.
O gün neye mal olursa olsun gidecekti.
Dönüş gidiş kadar rahat olamazdı.
Karasu’yu geçtikten sonra Leçe’ye,
O dev taşların olduğu yere geçselerdi eğer, iş tamamdı.
Ama geçememişlerdi işte.
Tam geçecekleri sırada, birden, gündüz gibi aydınlanmıştı ortalık,
Sinema projektörünün ışığı gibi parlak bir ışıkla.
Bir arada duymuşlardı “Teslim olun!” sesiyle silah seslerini.
Herkes gibi o da şaşkın şaşkın bakındı önce.
Sonra kendilerine geldiklerinde, herkes kaçarken o kaçamamıştı.
Kaçmak istemişti aslında ama kaçamamıştı.
Bacağında bir gariplik hissetmişti çünkü.
Eğilip bakınca vurulmuş olduğunu gördü.
İlk kez bu kadar yakından görmüştü,
Ölümün soğuk yüzünü.
İliklerine kadar ürperdi elinde olmadan.
Bir an için de olsa yitirmişti soğukkanlılığını.
Az kalsın ağlayacaktı ama,
Serde erkeklik vardı ne de olsa.
Ah! Anası olsaydı yanında böyle mi olurdu şimdi.
Ya da Filiz Akın gibi bir sevgili.
Ama yoktular işte.
Hatta yardım etmesi için Ayhan Işık gibi,
Bir “jön” bekledi boşu boşuna.
Sonra askerler geldi, teslim aldılar onu.
Karakola götürmüşlerdi onu, sorgu sual için.
Ne sorulanlara ne de söylenenlere aldırıyordu oysa o.
Aklı başka yerlerdeydi çünkü;
Gözünün önüne gelmişti,
Anasının çektiği acılar ile kardeşinin açlıktan ağlayışı.
İçi sızlıyordu, onların o hallerine.
Bu sızlayış, yarasından daha acı gelmişti ona;
Çünkü onları kurtaramamıştı açlıktan yoksulluktan.
Kan kaybından ölürken bile sesini çıkarmamıştı bu yüzden.
Kahretti kendi kendine, hiç “jön” rolü yapmadığı için.
Yapsaydı eğer, belki başarırdı bu işi.
Ne bilecekti ki kendisiyle birlikte her şeyin de biteceğini.
Yoksa ölümüne gider miydi hiç?
Ama gitmeye mecburdu.
Açlıktı yoksulluktu onu oraya çeken.
Üstesinden de gelmeliydi bu işin.
Ama başarılı olamamıştı.
Bütün karakter oyuncularının kaderi gibi,
“Başarısızlık” onun da kaderi olmuştu sanki.
Hayatının son rolünü böyle oynayacağını nereden bilebilirdi.
Sonra bilse ne değişirdi ki!
Yaşam, bir oyun değil miydi zaten?

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Oyun ve açlık Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Oyun ve açlık şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
OYUN VE AÇLIK şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL