8
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1258
Okunma
onunla ben senfoniyi,
daha doğmadan önce bir mercanadanın
ortasına kurulmuş cennette dinlemiştik..
adını bilmediğimiz nehirlerin
söğüt yapraklarından oluşan notalarını ellerimizde tutuyor,
ezgileri avuçluyorduk
yağmur hiç dinmiyordu.
rüzgarın fısıltısı tam da saten bir kibri menevişlerken
sesimizle düşlediğimiz yüzümüze
titrek çicekler sunuldu
verimli ama sancılı döl-yataklarında ürkek ceninlerdik.
çinili yıldızlar arasında açtık gözümüzü
doğanın eytişen karmaşasında
nebulaları ve bulut kümelerini tanımadan ve
üstelik ağlayarak yardık mızmız plesantayı..
o loş ilkelliğin ilk güdüsüyle memelerine sarıldık analarımızın
süt yokoluşumuza doğru kanlı besi-bayrağıydı.
(ağızlarımızda dalgalandırdık)
varoşlarda yoksul işciler,
buğday tarlalarında ve pamuk ovalarında ırgatlar çalışıyorlardı.
donuk gözlerle yakalarımızdaki nazar boncuklarının
altın iğnelerine baktık daha tanrıyı tanımadan
emekleyerek yolduk saçlarını gökyüzünün
dokundukça yağmur verdi bulutlar gözlerimize
krizantemler kasımda açarmış
birileri varmış dağlarda..
GBa