0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1823
Okunma

YÜREĞİMİN SESİ
Ne sen benim oldun ne de ben senin
Yoktur yeryüzünde eşin benzerin
Yalnız kalan yürek kimsiz kimsenin
Sen beni sıfıra eşit bıraktın
Özlemez mi yürek sevdiği canı
Nasıl da çekiyor kaynıyor kanı
Dinmiyor ki sensiz aşk çağlayanı
Sen beni öksüz ve yetim bıraktın
Afyon çiçeğinin eflâtun rengi
Gönlümce sevdiğim hatun ahengi
Hanımeli kokan hanımefendi
Güllere baktıkça içime battın
Senin suçun değil yakıp yanmamak
Bakıp gül yüzüne aşka kanmamak
Elinde değildi gidip dönmemek
Sen de benim gibi içine attın
Şimdi senden uzak bu gül diyarı
Yanıp tutuşuyor gönül bağları
Gün batarken yangın sardı dağları
Sen beni aşkının oduyla yaktın
Şaban Aktaş
01.09.2017 - 19.25
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
BİR YOL TÜRKÜSÜ
Kaç gönül kaç git bu elden
Var git o yaylaya serin
Vargit çiçekleri açtı
Dağlarda tüter hasretin
Düştüm yaylanın yoluna
Açtım bağrımı yeline
Kurbanım yaban gülüne
Ölümden beter hasretin
Seninle geçtiğim yollar
Belime dolanan kollar
Ateşi korlanan yıllar
Yandıkça tüter hasretin
Yol uzadı Mavi Göl’e
Gölden geçtim indim çöle
Aşığım bir gonca güle
Sahrada tüter hasretin
Gel odama gel diyorsun
Gelmez isen öl diyorsun
Körpeciksin bilmiyorsun
Ölümden beter hasretin...
Gölde bir lotus çiçeği
Çölde bir kaktüs çiçeği
Aşkın gül diken gerçeği
İçime batar hasretin
Şaban Aktaş
31.08.2017 - 10.34
GENÇLİK RÜZGÂRI
O bir gençlik rüzgârıydı
Yalnız İlkbaharda esenb
Pembe çiçek tozlarıydı
Gül dudağında bal kesen
Açılan gül açmaz daha
Aşka bir yol geçmez daha
Es desen yel esmez daha
Dalga köpük kumsal kesen
Rüzgâr susar, sen susarsın
Döner maziye susarsın
Aynaya bakar küsersin
Dilimdir şimdi lâl kesen
Arada bir mevsim farkı
Tersine döndürdü çarkı
Terkeyledim evi barkı
Bendim garip bir hâl kesen
Geçti bahar yaza geldin
Yaz ortası söze geldin
Nazar değdi göze geldin
Sendin kâlbimden dal kesen
Şaban Aktaş
31.08.2017 - 18.07
1 EYLÜL 2017
Çok tuhaf uyandım güne çok tuhaf,
Zaten akşamdan yatışım da bir tuhaftı
Uyanınca hâlâ asitler içinde
Köpür köpür yanıyor midem
Yediğim hiçbir şeyin hayırı yok bedenime
Ekmek ekmek değil, sebze sebze değil
Hibrit tohumlar işlemiş genlerime...
Yediğimiz içtiğimiz dışalım
Hazineden boşalım,
Sen ben üç beş aydın
Boşuna yoralım çenemizi,
Yok gibi başka işimiz
Arsız, hırsız, soysuzlarla uğraşalım!
Bir o kadar işbirlikçi kanı bozuk
Kurbanlık koyun gibi
Bağlamışlar elini ayağını memleketin,
Oyları çalınmış bir ulus
Söz hakkı tükenmiş
Ne milletini vekil
Ne de millet vekilini koruyabiliyor
İsyan ediyor yüreğim
Defol baştan çekil ulan çekil
Deyip haykırmak
Esaret zincirlerini kırmak istiyorum!
Ne garip hallere düştük
Adalet için yollara düştük
Üstüste yığıldı yolsuzluklar
Dünyada başka bir ülkede
Yok böyle bir suskunluk
Yok böyle bir miskinlik
Olmaz, olamaz böyle bir husus
Böyle keyfiyet olamaz
Bu vurdumduymazlık
Yalnız bizim gibi zibidilere mahsus (!)
Ne çabuk unuttuk
Milleti kurban olmaktan kurtaran
Büyük önder Atatürk’ün
Kutlu zaferini Kuvay-i Milliyenin
Adını bile anmayanlar
Ömrünü ihanete adamışlar
Cumhuriyet çınarının tüm dallarını
Baştan aşağı budamışlar!
Kurban eti, ciğeri ve deri
Ya da ederi için
El açıp hutbe indirenler
Çocuklara tecavüz edildiğinde
Susarak içine sindirenler
Meclise bomba yağdırıp
Millete haddini bildirenler
Bir maske daha bürünecekler bugün!
Yine vaaz verecekler
Suçlu değilmiş gibi
On Beş yıllık iktidar
Sanki onlar değilmiş gibi
Olan bitenlerin,
Alınteriyle elde edilip milletin
Hiç uğruna yitenlerin
Binlerce şehidin sorumlusu!
İnsan gibi düşününce doğrusu
Sığmıyor hiçbiri mantığa
Almıyor insanın usu,
Bre soyguncular vurguncular
Eşkiyalar hırsızlar
Siz buna bayram diyorsanız
Bayramınız kutlu olsun(!)
Bir Eylül Dünya Barış Günü
Sokaklar yine kana belendi
Milleti harca borca soktular
Geleceğimiz ipotek altında
Varımızı yoğumuzu sattılar
Elden alma parayla
Kurbanlıklar ile gönül eğlendi?!
Bu bayram benim değil
Mutluluğum şanım değil,
Akan kan benim kanım
Düşen can benim canım
Vahşete bayram demek
Seyirci kalmak olan bitene
Soysuza hesap sormamak
Benim ilmim irfanım değil!
Şaban Aktaş
01.09.2017- 10 .33
MUTLULUK SARKACI
Minicik bir çekirdekten
Koskoca bir ağaç olur
Kesme gövdesini kökten
İnsan ona muhtaç olur
İncir olsa balı akar
Yemiş dolu dalı sarkar
Yiyince cana can katar
Ağaç derde ilaç olur
Karahayıt dalı bile
Arıya bal gülü ile
Candır doğa her haliyle
Nimettir başa taç olur
Gölgesinde otur hele
Salıncakta bebek bele
Esen yelde gide gele
Mutluluğa sarkaç olur
Şaban Aktaş
31.08.2017 - 20.13
GEÇTİ ÖMRÜN YAZ BAHARI
Geçti ömrün yaz baharı
Önüm karakışa kaldı
Yitirmişim nazlı yâri
Ömrüm hayâl düşe kaldı
Yok mu senin gözbebeğin
Yanar içten köz bebeğin
Tomurcuk gül yüz bebeğin
Gülüm bir gülüşe kaldı
Gözünün ışık demeti
Gözümden bir an gitmedi
Bakışın hiç terketmedi
Gönlüm bir ateşe daldı
Ne yakıcı kirpiklerin
Kapanmadı gediklerin
Nedir bana ettiklerin
Aşk beni güneşe saldı
Hasretin içime batar
İçimde bir ceylan yatar
Yüreğim seninle atar
Düşe kalka düşekaldı
Gitmekle kalmak arası
Aşktır yüreğin darası
Düşe sardı makarası
Kalan ömür boşa kaldı
Gönlün dara fazlası var
Gizli özne haznesi var
Gözlerimde tuzlası var
Tuz Gölü Aktaş’a kaldı
Şaban Aktaş
30.08.2017 - 23.31