4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1019
Okunma
dön bak dedim kendi kendime
döndüm baktım
yüzüme benzeyen bir ses yanıyordu
ve gece ayrılırken orda
denize bakan bir otelde
bir kadının mahrur hüznünü anlatan
sesi ağlıyordu.
geceler öksüz olur,
küçük bir kalbe yaslanır
hüzünler adını arar gecenin buğusunda
şiirler kavrulur lanetli bir tepeden
tüm öfkesi doğusuna düşer hayatın
içimdeki seni tüketmeden.
vakit güneyde bir sabaha dönüşür
baharda yakası kar gibi
kaldırım başlarında sancım büyür
kıyamet kopar,cehennem içimde düğümlenir.
voltalarını kahkahalarına saklar mı tutsaklar
celladı kızar mı kendisine kurbanın
gölgelerine yerleşir mi insanın
kovulan düşler ve aşklar?
martılar aç kalmayı bilir
ben sana aç kalmamış mıydım bir ömür?
aç değil miydim ki
kıtaları işgal ettiğimde
kovulup gittiğimde
ve öldürdüğünüz de beni
kimsesiz değil miydim?
şiirlere saklamıyorum hiç birşeyi
şiirler de kovdu bizi
gözyaşlarında bir yaşam sessizliklerin
acının balkonunda karmaşa
ve sahili kan doldurulan bir sevgi denizi;
yüzerken en iyi ağlamayı bilen yosunlar
rol yapar yeniden dirilmek için.
şimdi gidin ve beni
kendinizi pazarladığınız savaş alanlarında vurun
birileri gelir çiğner hayallerimizi
beş yalan koymayı unutmayın kenarına sessizliğin
gece lambalarına yaslandığında
ölü çığlıklar
anılarıma hiç birşeyi hapsetmeyin.
çekip çıkarın kendinizi içinden
zamanlar da ölür
zamanlar da sessizliklerin içinden sökülür.
Zeki Nurçin