1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1459
Okunma
İsterdim ki bir yerlerde karşına çıkıp kollarımı iki yana kocaman açarak
‘ben geldim’ diyebileyim. Sana geldim, senin için geldim diyebilmek isterdim.
Soğuk bir şiir yerine sıcacık avuçlarımı bırakmak isterdim ellerine. Sımsıkı sarılmak,
saçlarını koklayarak seni ne kadar özlediğimi sevdiğimi fısıldamak isterdim kulağına.
Aslında seninle o kadar güzel şeyler yapmak isterdim ki. Mesela daracık
kaldırımlarda el ele yürüyebilmek isterdim seninle. Bir banka oturup korkularımdan
bahsetmek isterdim sana, sevinçlerimden, heyecanımdan, hüznümden.
Benim içime dert olan şeyler var. Benim içimi kemiren şeyler, benim
canımı acıtan bir şeyler var. Senin de oldu belki de en fazla senin canını
acıtan şeyler oldu bu hayatta. Ve ben hiçbirinde yanında olamadım.
Bunun için binlerce defa özür dilesem ve sen milyonlarca defa beni affetsen,
ben kendimi asla affedemem. Canımı en çok da ne yakıyor biliyor musun.?
Senin adın geçse bir şekilde ya da adının baş harflerini okusam bir yerlerde,
hatta yaşadığın şehrin plakasını görsem orda burada kalbimin ritmi değişiyor.
Seninle konuşmadan tek bir günümüz geçsin istemem. Sadece bir sabah birkaç
saat geç günaydın desen ya da yalnızca bir gece haber vermeden uyuyakalsan
meraktan ölüyorum. Seninle konuşurken ya da seni izlerken nasıl hayranlık duyduğumu bilemezsin.
Tabiki hayal seni izlemek. Ben bu hayatta bir tek seni böyle sevdim, bir tek sana bağlandım.
Ama ne var ki bin niyet bir kısmet etmiyor bazen. Yani çok sevmek, onun için
her şeyi yapabilmek, hatta uğruna ölebilecek olmak bile fayda etmiyor.
Kaderinde düşmek varsa senin sevdiğin başka ellerdeyse yapacak birşey yok
kaderine boyun eyiyorsun. Bir insanın sevebileceği son raddede sevdim seni, bundan daha ötesi yok...