(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sevgili dost gelin birlikte aşkın bilimsel yönüne bakalım.insan, duygular söz konusu olduğunda, hele ki aşk gibi çoğu zaman olumlu; ancak yeri geldiğinde acı çektirebilen “epik” duygular söz konusu olduğunda, konunun edebi ve felsefi boyutları içerisinde kaybolmaktadırlar ve gerçeklikten bağlarını koparmış olmaktadırlar. Umuyoruz ki bu makalemiz sayesinde, bu sis perdesinin arasından da olsa bir miktar gerçeklerle yüzleşebilirsiniz. Gerçek, son derece yalın bir şekilde gözümüzün önündedir: aşk, tüm diğer duygular gibi nöral (sinirsel) ve hormonal yolaklar aracılığıyla açıklanabilmektedir. Bu Aşkın bilimsel arka planıyla ilgili anlamamız gereken ikinci önemli nokta, belki kimilerine aptalca gelebilecek kadar sade bir diğer gerçektir. Bu gerçek, çok yalın olmasına rağmen büyük bir inatla halen toplum içerisinde çarpıtılmakta ve “gerçekmiş gibi” sunulmaktadır: aşk, kesinlikle kalp ile ilgili bir duygu değildir ve diğer bütün duygular gibi, aşk da, sadece ve sadece beyinde meydana gelmektedir. Gerçekten de bunu söylemek ve savunmak zorunda olmak bile benim için utanç vericidir; ancak eski Pagan geleneklerinden kalma sayılabilecek sebeplerle, günümüzde birçok inanç sistemi ve inanç sistemlerinden bağımsız olarak insan grupları, aşkın “kalpten kaynaklandığı” gibi çocukça bir yanılgıya saplanıp kalmışlardır, üstelik aksini gösterenlere de büyük bir kin duyabilirler. Bilime düşen ise gerçeği ortaya koymaktır. Aşk da dahil olmak üzere istisnasız her duygu beyinde üretilir, beyinde algılanır, beyinde sonlanır. Yani "aşk" dediğimiz şey, beyinde başlar ve beyinde biter.ve mesleğim gereği kara sevdalı gençlere bunları anlatır dururum.Çünkü aşkla yüzleşemek hakikaten zordur.Ve sonunda ki hüsran malesef gençleri kötü yollara sürüklemektedir.Lakin aşkın güçlü bir duygu olduğunuda biliyorum.Ve aşkın varlığına da inanıyorum.Özellikle toyluk dönemlerinde bir insanın kara kaşından gözünden etkilenip ona kendimizce verdiğimiz o muhteşem anlamları ...Birde şairlerin o kirlenmemiş gönüllerindeki aşk arayışları ve çığlıklarını..İşte bu durumda tamda böylesi bir eser okumanın hazzıyla ayrılıyorum sayfanızdan..saygılarımla...
Evet sevgili Filiz Çolak bende hep bunu düşünürdüm, aslında gerçekte öyle olması gerektiğini. Merkezi sinir sistemimiz beyin olduğuna göre her algının orada başladığını biliyorum ve o algının salgıladığı hormonla olumlu mutluluk verici anlarda kalbe heyecan baskıladığı gibi olumsuzluk anlarda ise yine kalbe acı veren duygularla baskılanıyor ve hep kalp suçlanıyor. Ben bu konuda ancak bu kadarını söyleyebilirim ,siz bir çok okul üniversite bitirmiş biri olarak tabiki bu konularda daha çok bilgi sahibisiniz bu araştırmanızın sonucunda vardığınız sonuç gerçeği açıklıyor. sizi bu denli başarılı bir dost olarak bilmek tanımak benim için onurdur. kutluyorum bu denli duyarlılığınızı ve sevgilerimi sunarak mutlu günler diliyorum selamlar.
Leylanın sokağında gelen köpeği gözlerinden öpen mecnun un durumunu doktorlar belki kişilik bozukluğu olarak açıklar ama şair Mecnun önünde saygıyla eğilir. Beynin fonksiyonu kendisi yok olana kadar vücudu korumak kollamak hayatta tutabilmektir. Diken battığında kaşıntı hissi verir ki orası kaşınsın diken çıkarılsın.Ve orada kaygan iltihap oluşturur ki kolaylıkla dışarı atılsın. Acıkınca açlık hissi verir ki besine ihtiyaç vardır. Susayınca susuzluk hissi. Vücudun hangi besine ihtiyacı varsa en çok onu sevdirir. Yazın karpuzu kışın limonu. Kısaca duygu dediğimiz vücudun ihtiyaçlarıdır aslında. Yoksa küçük çocuğun patates yumurta sevmesi sevgi değil vücudun protin v.s. ihtiyacıdır. Kadının aş ermesi de keza bebeğin sömürdüğü vitaminlerin karşılanma ihtiyacından başka bir şey değildir. Gelelim aşka Vücudun cinsel arzuları da bir ihtiyaçtır. Ancak Cinsel arzular asla aşkı açıklayamaz Zira aşkta cinsellik yoktur. Kendimden örnek vereyim İlkokul 5.sınıftayım günlerden 29 ekim Cumhuriyet bayramı bir kız vardı sınıfımızdan.Ben kuvayi milliyeyi temsilen yerel kıyafetler giymiş elimde çifte denilen tüfek.Kız yanıma yanıma yaklaştı.Bekir gel seninle reim çektirelim dedi. Evet bu söz beni öyle etkiledi ki. O anda içimde çok garip bir his. Kalbimde tuhaf bir zonklama. Eve geldim ne olduğunu bilmiyorum. Bu kız bana neden öyle söylediki dedim. Ki o yaşta kızın benim için ahmet mehmetten hiç bir farkı yoktu. Düşünüp duruyorum bu his ne ki diye aşk olduğunu da bilmiyorum. Cinsellik zaten o yaşta asla olacak bir şey değil. Sadece daha önce tatmadığım garip ama çok hoş bir duygu. O nu görme isteği. Ne garip derğil mi? Sadece görmenin veriği eşsiz bir tat. Ne mi oldu sonra? Ben kıza bu konudan tek kelime söylemedim o da bana. Ve bir iki hafta sürdü bu tat. Kız burdan taşınıyoruz dedi. İşte o an görmekten aldığım o tat acı bir zehre dönüştü. Ve gittiler bir kaç hafta sonra. O da bu duyguyu hissetti mi hissetmedi mi bilmiyorum. Sonrasında ne oldu ne yaşadı ölümü sağ mı bilmiyorum.
Ama aşk denince aklıma hep Cumhuriyet Bayramı ve o an geliyor.
Evet sevgili Filiz Çolak bende hep bunu düşünürdüm, aslında gerçekte öyle olması gerektiğini. Merkezi sinir sistemimiz beyin olduğuna göre her algının orada başladığını biliyorum ve o algının salgıladığı hormonla olumlu mutluluk verici anlarda kalbe heyecan baskıladığı gibi olumsuzluk anlarda ise yine kalbe acı veren duygularla baskılanıyor ve hep kalp suçlanıyor. Ben bu konuda ancak bu kadarını söyleyebilirim ,siz bir çok okul üniversite bitirmiş biri olarak tabiki bu konularda daha çok bilgi sahibisiniz bu araştırmanızın sonucunda vardığınız sonuç gerçeği açıklıyor. sizi bu denli başarılı bir dost olarak bilmek tanımak benim için onurdur. kutluyorum bu denli duyarlılığınızı ve sevgilerimi sunarak mutlu günler diliyorum selamlar.
Leylanın sokağında gelen köpeği gözlerinden öpen mecnun un durumunu doktorlar belki kişilik bozukluğu olarak açıklar ama şair Mecnun önünde saygıyla eğilir. Beynin fonksiyonu kendisi yok olana kadar vücudu korumak kollamak hayatta tutabilmektir. Diken battığında kaşıntı hissi verir ki orası kaşınsın diken çıkarılsın.Ve orada kaygan iltihap oluşturur ki kolaylıkla dışarı atılsın. Acıkınca açlık hissi verir ki besine ihtiyaç vardır. Susayınca susuzluk hissi. Vücudun hangi besine ihtiyacı varsa en çok onu sevdirir. Yazın karpuzu kışın limonu. Kısaca duygu dediğimiz vücudun ihtiyaçlarıdır aslında. Yoksa küçük çocuğun patates yumurta sevmesi sevgi değil vücudun protin v.s. ihtiyacıdır. Kadının aş ermesi de keza bebeğin sömürdüğü vitaminlerin karşılanma ihtiyacından başka bir şey değildir. Gelelim aşka Vücudun cinsel arzuları da bir ihtiyaçtır. Ancak Cinsel arzular asla aşkı açıklayamaz Zira aşkta cinsellik yoktur. Kendimden örnek vereyim İlkokul 5.sınıftayım günlerden 29 ekim Cumhuriyet bayramı bir kız vardı sınıfımızdan.Ben kuvayi milliyeyi temsilen yerel kıyafetler giymiş elimde çifte denilen tüfek.Kız yanıma yanıma yaklaştı.Bekir gel seninle reim çektirelim dedi. Evet bu söz beni öyle etkiledi ki. O anda içimde çok garip bir his. Kalbimde tuhaf bir zonklama. Eve geldim ne olduğunu bilmiyorum. Bu kız bana neden öyle söylediki dedim. Ki o yaşta kızın benim için ahmet mehmetten hiç bir farkı yoktu. Düşünüp duruyorum bu his ne ki diye aşk olduğunu da bilmiyorum. Cinsellik zaten o yaşta asla olacak bir şey değil. Sadece daha önce tatmadığım garip ama çok hoş bir duygu. O nu görme isteği. Ne garip derğil mi? Sadece görmenin veriği eşsiz bir tat. Ne mi oldu sonra? Ben kıza bu konudan tek kelime söylemedim o da bana. Ve bir iki hafta sürdü bu tat. Kız burdan taşınıyoruz dedi. İşte o an görmekten aldığım o tat acı bir zehre dönüştü. Ve gittiler bir kaç hafta sonra. O da bu duyguyu hissetti mi hissetmedi mi bilmiyorum. Sonrasında ne oldu ne yaşadı ölümü sağ mı bilmiyorum.
Ama aşk denince aklıma hep Cumhuriyet Bayramı ve o an geliyor.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.