17
Yorum
69
Beğeni
5,0
Puan
2658
Okunma


" kendi mezarına dokunup gözyaşlarını süpüren kadınla hasbihâl "
toprak kokan gecelerden biriydi
masada karanlığın çıplak nefesi
yüzü dizlerine düşmüş bir bakışın karşısında
kadehler tokuşuyor
derin bir konunun koyu sohbeti vuruyordu
sağır dilsiz duvarlara
gölgesiyle oynaşan ruhun hıçkırığı ise
geçmiyor
kendi içini kurcaladıkça çıkan çürük iplerin ucunu bağlayandı zaman
sesinde karanlığın siyah nâğmesi
dudağında keskin sirke
yalnızlığın karıştığı o meze ile yanıyordu boğazın kıyıları
kurtarılan sözler şiire virgül , telef olan duygular hâzin sona nokta
oysa ;
ne bitmez dedikleri saatler bitirilmiş
ne yazılmayacak satırlar yazılmıştı üstüne
gömleğini ters giyinen bir bedenin boşta kalan askısına asılmıştı
göz uçları
ve sırra kademdi sonrası
şimdi hangi mezar taşının soğuk rüzgârı tütse burnumda
aynı acı
kalk gidelim diyor
gidesim geliyor
ey içinde kelebekler uçuşan gençlik , biz de ütüsüz gömlek giymezdik . . . !
29/05/2017
eMİNeYZAMAN
11;11
5.0
100% (49)