3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1468
Okunma

Bu şiirlerin gerçek hikayesi Arke Adası Romanımdadır. Soner ÇAĞATAY
Sabah erken uyandı ama hiç tadı yoktu
Kafasını yorganın altına tekrar soktu
Yaşlı adam, ölümü düşündü uzun süre:
Dedi ki: »Mezarlığa benziyor şu yer küre.«
»Yalnızlık, bana ağıt yakan yaşlı kadın.«
»Ah gençlik ne zaman hazanlara uğradın.«
»İşte tam bu yatakta geberip gideceğim.«
»Kiminle helalleşip vedalar edeceğim?«
»Sen yalnız öleceksin Cemil bey, inkar etme.«
»Yokluğu, hayalinde, var etmekten, ar etme!«
»Hadi kalk soba seni bekler yakasın diye.«
»Aceba ne versem ki acıkmış dört kediye.«
»Dolapta tavuk vardı, kafidir kemikleri.«
Bu cümleyi söylerken soğuktu mimikleri:
»Bunu bulduklarına şükretsinler bu kışta.«
»Büyük lütuf.« dedi pencereye her bakışta
Yorganı itip kalktı ama bir sarhoş gibi
Kedilerden ses seda yoktu, işin garibi
Lavaboya yürüdü çapaklanmış gözlerle
Ve aynayla konuştu sitem dolu sözlerle
»Her gün şu mutsuz yüze, baka baka usandım.«
»Ruhum gibi bedenim hiç yaşlanmaz sandım.«
»Ey ayna! Senden bir de içimde var, kırılmaz.«
»Bir mezarda çürüsem bile benden ayrılmaz.«
Yüzünü kuruladı; sonra sobayı yaktı
Odunlar yanarken etrafa şöyle bir baktı
Anneleri pencerenin önüne yatmıştı
Patisini de koltuğun üstüne atmıştı
Yaşlı adamı görür görmez mav dedi kedi
Saate baktı: geçiyordu onu, on yedi:
»Sizin yüzünüzden geç uyandım, bakma öyle.«
»Yavrular nerde, nereye sakladın, hadi söyle!«
Adam dırdır ede ede mutfağa gitti
Buzdolabını açtı ve eli yağa gitti
Ardından da zeytin, peynir çıkardı dolaptan
Çarşamba günü pastırma almıştı kasaptan
Onu da aldı ve yumurta kırdı üzerine
Canı süt içmek istiyordu çayın yerine
Dün akşamdan kalanı, cezveye döktü hemen
»Midemi bozmuş« dedi »yediğim acı çemen.«
Eşi »Süt iyi gelir« derdi »karın ağrısına.«
En güzel şifamsın diye hitap ederdi karısına
Salona girip her şeyi koyunca tepsiye
Hepsi geldi gerek kalmadan pisipisiye
Adamın etrafını sardı şirin minnaklar
Hatta birbirine dolanıyordu ayaklar
Yaşlı, yere çömeldi; tepsi de kucağında
Kahvaltıya başladı, sobanın sıcağında
Kediler fır dönüyordu bir, bir lokma için
Sütü koklayanlara bağırdı:»Zıkkım için!«
Zavallı yavrular, koşup saklandı korkuyla
Karınlar doyar mı doymaz elbette kokuyla
Peynir yerken, adamı seyrettiler uzaktan
Neredeyse bitap düştüler miyavlamaktan
Bu defa anneleri sessiz sessiz yaklaştı
Tepsinin etrafında, birkaç defa dolaştı
Adam çok sinirlendi: »Yahu bir rahat verin.«
Kedicik, biraz uzaklaştı: »Hah şöyle aferin.«
Ama pes etmedi birden tepsiye saldırdı
Yaşlı adam da çatalı havaya kaldırdı
Fırlatınca isabet etti sol kulağına
Ilık ılık kan iniverdi alt dudağına
Öyle bir bağırdı ki oda yankıyla doldu
Kulağın içi, tamamen kan-ı revan oldu
Yavruların gözüne hüzünle korku çöktü
Dördü birden adeta ecel terleri döktü
Adam ayağa kalktı tepsi ile beraber
Çatalı alırken dedi ki: »Hak ettin, geber.«
Sonra mutfağa gitti…Bulaşığa koyuldu
Çatalda kıllar vardı…Deri fena soyuldu
Çeşmenin altına tutar tutmaz gitti hepsi
Sadece suya tuttu… Kirli değildi tepsi
Oyun seven yavrular dağılmıştı etrafa
Siyah beyazlı çıkmış, kitapla dolu rafa
Yaşlı adam, onları toplayayım dedi
Korku içinde, seyrediyordu anne kedi
Yaşlı nerede anne oradaydı, merakla
Bütün nefesini, tüketti miyavlamakla
Adam hiç aldırmadı ki ananın haline
Bir daha bırakmadı, her geçeni eline
Sarı benekli yavru saksıya girmiş ama
Çiçeğin başı değiyordu buz gibi cama
Adam bunu görünce, sinirleri gerildi
Hareket edince vazo pat diye devrildi
Atmaca gibi kaptı kediyi ensesinden
Canı yandığı belliydi acıklı sesinden
Kapıyı açtı... Biraz da bahçede yürüdü
Bir yandan da önündeki karları kürüdü
Sertçe yere bıraktı bu dilsiz öksüzleri
Karın içine gömüldü yuvarlak yüzleri
Anne koştu ve birinin ensesinden tuttu
Onun derdinden kendi yarasını unuttu
Alıp götürdü güç bela duvarın dibine
Sonuncu ağzında..baktı.. evin sahibine
Acı veda gibiydi ananın son bakışı
Anladı ki sokakta geçirecekler kışı
5.0
100% (8)