23
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
3190
Okunma

ellerin dolu dolu gelirdin
yüz metre ilerden görünürdü silüetin
beş yüz metrelik kaza çarşısından
sağa sola hafif sallanarak yürürdün
kulplarından tutulup götürülen hamur teknesi gibi
senin yüzündeki ay kimsede yoktu
uzaktan seçilirdi yansıman
ölmeden önce ağababam da olurdu yanında
o taşırdı uzun sepetinde getirdiği şeyleri
arada bir sana sitemle çatardı
çevresinde dört dönerdin anneanne
bir şeker krizinde ölene dek
bence taşıdın başının üstünde
derler ya yorulduğu yere değirmeni kurdun
senin gözlerindeki yıldızı görmedim kimsede
aynı bakardın herkese, bir çocuk gibi gülerek
seninle biz de pirzola yerdik gülerken
yaşlı değil yaşıtımızdın anneanne
beyaz saçlarını kınalamasan da olurdu
kaşlarına rastık çekmesen
öyle ıpıl ıpıl beyazlar giyinmesen
bizimle sen de mekik örmesen
merdivenlerinden koşarak gelseniz
öyle güzel apartmanlarınız olsa
kokusu duyulsa, derdin
daha bahçe kapısına gelmeden leylağın
tertemiz giyinseniz anneanne hoş geldin derken
dirseğinize kadar bilezikleriniz olsa
ah keşke kapınızda hizmetkârınız
nasıl isterim bir bilseniz
şıkır şıkır kollarla sarılsanız bana
bana, karagöl caddesini ağır adımlarla yürüyerek geldin
nasıl sevindim bir bilsen
değmede yıkılacak evimizin kapısının önünde görünce
girişe iki adımlık araya çıkardın ayakkabılarını
karanlık diğer arada bir adım yürüyüp açtım kapıyı
tavanı naylon kaplı küçük salona girdin
sizin en çok oturduğunuz
içinde açık hava sinemanın sanki içinde oynadığı evin
salonundan daha küçük iki odaya açılan
iki kapılı ahşap bir ev
iki kapısı da iki küçük bahçeye açılırdı
ah kızım sen buraya mı lâyıktın der gibi yüzüme baktın
kardeşimi bir yığın horantanın içinde gördüğün kadar üzgün
sana hizmet edip dönmem evde
çok hoşuna gitmiş
gülerek anlatırdın daha sonra
ah anneanne
son günlerin senin de hep kötü evlerde geçti
dayım kapının önünden elleri dolu
sana uğramadan geçti
gelinlerin de öylesine
sorana bana oğlanlarım bakıyor dedin
oysa bir iki zengin akraban ve annem
korur gözetirdi seni
nasıl da mutlu olmuştun
oğlumu kucağına verdiğimde
bizim de bir oğlumuz oldu kadun
Rüveyda gibi bakıverelim biz de
ver dizime sallayayım
bizim başımız kel mi?
sen oğlumu salladın, ben evini temizledim
oturup yer sofrasına
birlikte yemek yedik
o hiç bitmeyen sucuklarından pişirdin, yanında çay
ah anneanne
güzel evlerimizde görmedin bizi
ona yanarım!..
25. 03. 2017 / Nazik Gülünay