13
Yorum
48
Beğeni
5,0
Puan
1942
Okunma

durduk
mavi dumanlı dağ gibi suskun
toprağa tohum suya çöken kum
ve uyku da bebekler gibi gülüm
birdenbire irkilirken saf yüreğimiz
aynı mezarı kazıp ayrı tel den çalan
kefensiz ölüler gibi harami uykularımız
hüzünbaz iki meczup gibi cansız duygularımız
aynı hane de iki yabancı gibi gözlerimize ilgisiz davranırız
mutfağa karşılıklı geçerken birbirini fark etmez omuzlarımız
aynı hücrede iki mahkûm gibi kapalı ve tehlikeli korkularımız
durduk
fidan olduk bağban olduk
gece ay karasına vurulduk
kendi sevdamızdan yorulduk
karınca yürüyüşünü duymuyorduk
paylaşımsız dünya da kendi iç savaşımız
yenilmiş düşman gibi çaresizdi gözlerimiz
mermisiz silahın namlusu umarsız sözlerimiz
ıslanırken aynı yağmur da ayrı düşer n/isyan mevsimlerimiz
birimiz diken olur birimiz gül yitip gider en güzel düşlerimiz
kalabalık caddeler de iki ıslak suskun kedi gibi yürür gideriz
durduk
düşlerimizin tortusu
acısı ağıtların tortusu
öfkenin ve umudun korkusu
eski zaman türküleriyle direnirken
büyüdük notaları uçuşurken klasik gitarın
şarkılar bahanemiz ansızın ağlamaya hazırız
yemin etsek de tutulmaz umarsız gözyaşlarımız
yakamozları oynaş oynaş denizin dalgasına gömülürken elimiz
kurusa da avuçların da kalan tuzu yalar yutar çatal yılan dilimiz
bedenlerimiz birbirine dokunsa ateşi ar ruhsal işkence de tenimiz
durduk
kendi parıltımız da
karanlığı dinledik ki
sırtımız da kendi yüklerimiz
dönüyor üstümüz de ebabil kuşları
ve şimdi istasyonları bombalanmış bir hayatın
üstümüzden çekip geçen mavi tiren acılarımız
hiç kavuşmaz iki ayrı ray gibi uzar bizim sevdamız
aslında gerçeği sevmeyiz de hayallerin gerçek olmasını dileriz
yazılamayacak kadar karanlığa gömülür gelecek zamanını sileriz
ne ben senin gözündeyim ne de sen gözüm, haykırır mısralarımız...
5.0
100% (42)