Eğer...
Hanne talip olmasaydı
Ve bunun için samimiyeti kuşanmasaydı
Meryem olmazdı, Meryem hakka adanmış olmasaydı
İsa gibi bir müjdenin annesi olmaya hak kazanamaz ve muhatap alınamazdı
Her Rahmet ve mağfiret kul için, hayat gibi bir ayet akıl ve marifet için yaratılmışken zafiyet özne olamazdı
a sahip çıkmak dururken, cisme ve nefse ait olmanın gafleti, insanın aklına, iz’anına, vicdanına ve ruhuna kapı aralamazdı
İsra gibi bir hakikat, mirac diye namaz ve rekatın sayısal talimine indirgenecek kadar muhakemeden, ilimden uzak kalarak anlatılmazdı

Şayet...
Ham ve cahilsen
Garip gönlünü sevdaya salma
Bilmediğin halde kimseye sofuluk taslama
Cahilin dindarlığı akla, iz’ana, vicdana muhaliftir inanma
İlmin ahlakı, aklın inşirah farkı, muhakemenin umut zerk eden şavkın dan uzaklaşma
Anlamadan, emin olmadan, tanımadan, muhakeme yapmadan, bilgiye ulaşmadan taklide kucak açma
Taklit aklı ve iradeyi bağlayan yular gibidir, süvari olmak dururken at olmaya adanmak cehaletin açık adresidir yapma

Sevda...
Sırdır, saklanması gereken farktır
Hikmete dücar bırakan zamandır, ardır, nardır
Sineyi meftun eden nazardır, suhulet ve huzur zerk eden irfandır
Ne kadar içsellik ve kalbi hassasiyet adına yol alınırsa ihlasa boyayan hicrandır
Varlıktan yokluğa, hiçlikten birliğe, cicim ve candan arınmış benliğe eriştiren ayet-i Furkandır
, çile ve cefa cenahı, edep ve hizmet iştiyakı, mizan efkarı, dost ve muhabbet adına en yakını seçtiren hakikattir

Mustafa Cilasun