11
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
1393
Okunma


içime çekiyordum/için gibi yanıklarından arta kalan dumanları ve bekledim küle dönüşünceye kadar duraklarımda ki yürümüyordum hayır kaçıyordum senin sığınaklarına/sığ...bir nefes daha belki sonrası mavi tüm bulutların..ve ben yolumu kaybettim/sensiz ve sessiz içimde büyümeyen çocuklarla...
(...)
’söndürmediğim izmaritlerin közlerinden
bir yÂr-a açtım...’
ve sayıklıyorum senli sözleri
terliyor avuç içlerim ki
içime çekerken derin/
ellerin kül oluyor
her nefes
ateş çemberi
içim,
-yanıyoruz-
ve yakıyor önce parmak uçlarını
sobe tadında çocuklar...
bir elma mağrur düşerken dalından
içimizin kuytularına çekiliyorduk
sen gibi değil mi?
sonra,
bir gün mutlaka hepimiz diye
yanıyorduk/sıcak..
ruh yanında durmuyor ruhun
üstünde yada altında yerin ki
zaman genişliyor,
genleşiyor anlar/anılar...
yalnız kalma dürtüsü
usulca yanaşıyor sol yanına
vadilere uzanan taylar gibidir
hayalleri dorukların,
ovaların ve taşların ki
doğru dürüst sövemez insan
bana bile/
sana asla!
techizatsız dalarkan derinlerine
tüpsüz/
bir sanık olmalı bulunamayan
tüm aramalara rağmen/
herkesin aklında...
gün ve gün zayıflıyor kanatların ki
insana benziyorsun...
şimdi yapılan savaşlar
iç/sel
ses
çelik
tuş
ateş ve ışık kadar her yanımda/
sıcak tenim
gözbebeklerimde
toz kadar berrak bir zamAN...
zerrenin ırmağına dönüşü/
özüne ki yaprağın kuruması
başladığı yere dönmek gibi
sürgüneden dönelerin
sokağın çıkmazlarına
telkinsiz bir anda girmesi gibi...
ve gölgenin
ışığa uzanması beklentisiz
saf ve temiz/
sen gibi yani
yere sere serpe!
son/baharın yaprakları
ve renkleri gibi
canlanan bir anın mutlak olmalı
bütün elemlerin savrukluğunda
gerçekler ve gerekçeler
yüz yüze
odanda ve arkasında perdelerin
sokağında
sısss ka anlamları tıslıyor
bir yılan gibi yatağında....
kaç kıvrım
kaç büklüm
ve kaç yürek kırıklığı
bilemem ama
yüreğime o çaktı mührünü...
ateş çemberi içim
-yanıyoruz-
(...)