5
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1914
Okunma
bir gün gözlerinde baharlarla,
ellerinde muştularla gelip ve bir gece saçlarında fırtına,
sakallarında kar ve ruhunda boranlarla giden adam,
bilseydin tüm mevsimlerimin sana açıldığını kırık bir pencereden,
yine gider miydin?
-ben her gün biraz keder ve biraz aşkla yudumluyorum seni...
değil mi ki öznesi aşk olanın yüklemi hep kederdi!
aynı şehirde,
bir çocuğun dudağından düşen gülücüktük ağlamaklı
vadesi dolmuş bir hastanın
havada asılı kalmış son nefesi
son veda, son haykırış, son çığlık gibi...
ne acı değil mi?
oysa biz seninle her şeyin ilkiydik
her şeyi ilkmiş gibi bildik ve yaşadık sevgili!
ciğerlerinin su toplaması
ve nefesinin yetememesi kendine
boğularak yaşamaya uğraşmak
gözlerine çizdiğin o buğulu son resimde...
her gece gözlerini sana yuman
ve her sabah gözlerini sana açan
bir çocuk masalından sonra
ayakları yere basan
acıtan ve yoran ve yıkan ve yakan
gerçeğin kahır hikayesi olmak şimdi!
kafamı yasladım,
pervazına kumruların yuva yaptığı
pencerenin camına
bir süre izledim onları öylece ve umarsızca
nice ölümler, nice zulümler
ve nice ümitler,
güzellikler geçti gitti önümden bir anda
elimle tuttum göğsümü
baktım yaram hâlâ kanamakta
ömrüm dedim usulca
ah ömrüm!
ömrüne bedel verdiğim ömrüm
canına can saydığım etim, kemiğim
ruhuna yoldaş dediğim soluğum
tırnaklarımı geçirdim hırsla yarama
belli belirsiz çıktı sesim
dedim, sen daha olmamışsın
biraz daha kana yara’m!
biraz daha!
23-26-27 Aralık 2016
Sevtap Kaya Nurgònül