6
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
2144
Okunma


Çakırkeyifim
Kırık bir aynadan bakıyorsun kendine,
Bütün naifliğin, bütün zerafetin
İşte, üstünde hepsi.
Kırık bir ayna diyorum. O benim, o benim kalbim
"Kim kırdı bunu?" diyorum
"Bilmiyorum"
Başım dönüyor
Gözlerini izliyorum
Bir ihaneti izler gibi dehşetle
Bir ihaneti izliyorum
Sonra onu alıp bir dövme gibi işliyorum derime
İlmek ilmek,
Emek, emek..
Sarhoşum,
Adımı adınla anacak oldum,
Durdum ve sonra ağır ağır yuvarlandım
Lavabolara kustum hem de hepsine
Bağırdım
"Tüm gücün bu mu lan?" diye
Yılmadım.
Sarhoşum,
Dünyanın her yerinde, bütün cephelerde savaş veriyorum,
"Söz mağlup olmayacağım" diyerek öpüyorum fotoğrafını
Yerine koyuyorum, yerime koydukların gibi.
Sonra tutup gırtlağını sıkıyorum bir orkestranın,
Çal, çal da dökülsün eteğindeki tüm taşlar,
Ve gözündeki tüm yaşlar.
Çok sarhoşum.
Gece vakti ve soğuk.
Evi bulmaya çalışıyorum.
Bir mahalleden geçerken kalabalık görüyorum.
Bir iki kadın bağırıyor aralarında.
Adamlar kafalarını kaldırmış bir eve bakıyorlar.
Yaklaşıyorum.
Tavanda biri asılı.
Adamın biri yanıma geliyor "Bizim Umut bu. Asmışlar şerefsizler" diyor
Sarhoşum.
Çok sarhoşum
"Bak, bak umudu bile öldürmüşler" diyorum.
Gayet sakinim.
"Kim yapar ki böyle bir şeyi?" diyorum.
"Bilmiyorum"
Yataktan düşer gibi kalkıyorum.
Aslında düşmüşüm
Toparlanıyorum
Endonezya gibi sallanıyor şehir.
Eşyalar canlanıyor.
Aralarında oda değiştirenler bile var.
Öyle şiddetli.
Deprem bilinci olmayan biri gibi kendimi dışarıya atmam gerek.
Hissediyorum. Kıyamet bu.
Koşuyorum kapıya.
Girişte, üstünde kahpelik yazan bir askılık var.
Hayret sanki deprem olmuyormuş gibi sakin.
Gururlu, dimdik duruyor.
Koşarken kenarına ayağımı vuruyorum.
"Kim koydu bu kahpeliği buraya?" diyorum
"Ben" diyorsun.
2
Yediyüz elli katlı bir gökdelenin tepesinden bırakıyorum kendimi.
Özgürüm diyorum. Kuşlar kadar hem de.
Başta yüzümdeki o tatlı meltem, zaman geçtikçe, yere yaklaştıkça şiddetli bir rüzgara dönüşüyor.
Her katta biraz daha hafifliyorum
Sanki bedenimden bişeyler kurtuluyor
Kalbim
Tanrı’m kalbim kurtuldu benden
Uçuyor, uzaklaşıyor.
Mutluluklarım, sanki tırmalıyor her yanımı. Kemiğinden ayrılan et parçaları gibi.
Gidiyorlar
Sevgi,
Hayaller,
Umut,
Cesaret,
Nefret,
Aşk.
Birer birer kurtuluyorlar benden. Yere yaklaştıkça kemikli otuz kilo falan oluyorum.
Huzur,
Bir tek o kalıyor benimle.
"Sen niye gitmedin?"
"Ben gideceğin yerde seninle olacağım"
3
Doğdum
Dünya, insanlar.
Çarpık bir düzen.
Politika vesaire
Memnun kalmadım
Daha iyi bir yer olabilirdi, yapabilirdik.
Sokağını değiştirmek yerine tarihi değiştirebilirdik gelseydin,
Şehrini değiştirmek yerine, dünyayı.
Gördüm, bir başkaydın.
Gelseydin daha bir başka olurdu.
Denizi bile asmışlar,
Astırmazdık
Hitler tüm Yahudileri öldürebilirdi.
Gazi Paşa ölümsüz olabilirdi.
Kurşunlarla çocuklar ölmezdi mesela,
Eylül yaşayabilirdi bile belki.
Gelseydin
Sokağını değiştirmek yerine tarihi,
Şehrini değiştirmek yerine dünyayı.
Bencil sürtük.
4
Ardıma baktığımda gördüğüm,
Kapıyı dinlediğimde duyduğum,
Dokunduğumda hissettiğim ne varsa şimdi
Al
Al çünkü dağıtabilirim biraz.
Dağılabilirim çok.
Al çünkü derdim sana derman olur
Kanserim sana şifa.
Unuttuğum ne varsa al yanına
Biliyorum ihtiyacın olur senin onlara
Şimdi değil, daha sonra.
5
Allah’tandır.
Yağmurlu bir günden sonra gökyüzüne bakıyoruz elele
Gökkuşağını izliyoruz birbirimizin gözlerinde
Bir yaprak düşüyor tam omzuna
Önümüzde deniz, dalgaları dövüyor duvarı.
İşte bunlar diyorum ya hep Allah’tandır.
Diyorum
Ve bırakıyorsun elimi
Başını çevirip gidiyorsun
Yanan evin sahibiyim
İçinde kalmışım ama kaçmak gibi bir derdim yok
Diğer yandan da korkuyorum
Allah’tandır diyorum
Gözyaşı diye bir şey var.
Ve sönüyor yangın.
Allah’ım ne mükemmel yaratmışsın bizleri
Başını çevirip gittiğin yöne doğru bağırıyorum
Burası senin evin!
Yetmiyor
Tırnaklarımı göğsüme saplayıp
Gömlek yırtar gibi açıyorum göğsümü.
Hiç acı duymuyorum
"Burası senin evin!" diyorum kan damlayarak
Allah’tan bakmıyorsun.
Bu da Allah’tan.
6
Perde kapandı.
Şarkı bitti.
5.0
100% (20)