5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
993
Okunma
Bir erken çıldırış vaziyeti
Bir yaralı hicran ellerinde
İklimin zemheri
Sevincin ağlamaktaysa
Kederinin üstüne düşmüşse bir çift söz
Düşünme, sil gitsin…
Terkedilmiş tüm gülümsemeler
Karanlıklar çökmüş tüm gün ağarlarına
Ve içinde soluksuz, üşümüş bir köz
Bir çolpa liyakatszılığı, bir derviş asaleti
Bir şehir çığlığı varsa ağzının içinde
Durma, kus gitsin…
Bir mezarlık çiçeği
Kelam azizliğinde bir beddua
Kemirgen bir sürüngen ise içindeki
Sabırsızlık, riyakârlıksa eğer özünde
Bir çiğ damlası, bir güvercin paçasıysa gülmek
Bakma öyle, ağla gitsin…
Kırılmış tüm kırılmaz sandıkların
Hiç bir cemale ten olamamış tebessümler
Üstünde bir ağırlık, bir avuç toprak
Bir vefasızlık, bir mezbele kokusuysa hayat
Ve arkada kalan hodkâm bir sevgiliyse sadece
Bırak bu şehri, terk et gitsin…
Bir buğday tanesi
Bir sıcak ekmek kokusu özleminde
Bir çift küçük patik, bir düşse gözlerinde
İşte kül, işte Anka ve işte son
Ve içindeki sevda dediğin bir şehvet anına satılmışsa
Boş ver, öldür gitsin…