1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
678
Okunma
ocak başı gülistan
iğde dallarının ağzında alev
engerek gibi tısır tısır ay üzerimize düşecek nerdeyse
zemheri sübyan demiyor utanmadan
çullanıyor üstümüze
saz oyuyor babam
öyle bir çizgi ki yalamış altın kusan yamaçları
ince sert belirgin
orada emeklemekte umutlarım
ötesi gavur elleri
bulanık heyacan öğrenmelik
aslında bir adımmış uzaklarım
bir türlü bitmiyor bu arkası yarın
radyoda bilmem kimin hayatı
suriye dağlarında ezo gelin
yanık ezgiler dövme çiviler gibi
yerel saz ustasının batıyor içimize parmakları
meftunuyum babamın saza kaba telden dokunmasına
inat mı inat
almıyor eline telliyi gece yarısı olmadan
ve anamdan sakladığı
istanbul sevdalısı yüreğine oturmadan
bitiyor ezonun dramı kurt ulumaları başlarken
el atıyor tabakasına usta
bitlis tütünü sarı çekimlikler acı
çok uzun sürüyor bu ince düzen
bir kaba yudum boğma rakıdan anam uyurken
dokunuyor tellere
davudi gizemli ses
yeşil ördek gibi daldım göllere...
kasım