Güzel bir davet sesiyle uyanmıştı adam
Esneyerek bir sağa bir sola döndü
Sonra yavaşca doğruldu yerinden
Kalbi deli gibi atıyordu
Kalktı...
Pencereyi açtı.
Şimdi ezan sesi daha güzel geliyordu
İçeri mis gibi çam kokuları ile dolmuştu
Esneyerek odadan çıktı…

Bir süre sonra tekrar geldi
Belli ki abdest alıp namazını kılmıştı
Uykusu açılmış bir zindelik vardı
Kapıya yaslandı
Kadını seyrediyordu
Kadın sere serpe uzanmış
Gecelik incecik pike gibi bedenini sarmış
Mışıl mışıl uyuyordu.
Bir müddet onu süzdü
Yavaşça içeri girdi
Sonra yatağın kenarına oturdu
Sevgi dolu gözlerle kadını izliyor
Bir taraftan saçlarını okşuyordu
Alnına düşen perçemlerini yavaşça geriye attı

Elleri kadının vücudunu sarmış
Adeta tuvale atılan fırça darbeleri gibi
Bir aşağı bir yukarı bedenini dolaşırken
Bir anda kadının nabız atışları değişti
Burun delikleri açılıp kapanıyor
Göğüs kafesi inip kalkıyordu
Gözlerini açtı
Kollarını boynuna doladı
"Napıyorsun sen yaramaz? Napıyorsun?" diyebildi

Bir müddet bakıştılar
Sonra
Dudaklar birleşti
Kadının kolları bedenini sarmıştı
Tırnakları tenine batıyordu
İkiside garip sesler çıkarıyordu
İki beden tek vücut olmuş
Yatak dar geliyordu
Eller
Dudaklar
Hatta ayaklar bedenlerinde geziyordu

Vücutları sırılsıklam olmuş
Yağlı güreşe çıkmış pehlivanlar gibi
Üzerlerinde kayıyor
Bir alta
Bir üste geliyorlar
Aynı pozisyonda
Durmakta sanki zorlanıyorlardı
*
Tuş olmuş güreşçi misali
Altta kalan birden kollarını yana açtı
Diğeride yanı başına uzandı
Gevşediler
Arenadaki kızgın boğa gibi
Burun delikleri açılıp kapaniyor
Gögüs kafesleri inip çıkıyordu
Bir müddet öylece kala kaldılar
Sanki sözleşmiş gibi
İkisi bir ağızdan
"Seni seviyorum" diye mırıldandılar
Elleri kelepçelenmişti birbirine
İşte aşk bu olmalıydı...

Mustafa KARAAHMETOĞLU
14.07.2016