11
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1996
Okunma

Yıl 1984... İlkokul 5. sınıf öğrencisiyim. Adapazarı’nın Akyazı ilçesinde yaşıyoruz. Bir kızağım var tek oyuncağım bu. Bir yıl önce Yozgat da yaşarken evsahibimiz yapmıştı soğuk bir Kasım günü. Ben de yanında ona yardımcı, günler geceler boyu kızağımın yapılacağı günü heyecan içinde beklemişim... Babam emekli Türkçe öğretmeni Rıza Gezik. Ben ilkokul 4. sınıfı Yozgat Bozok ilkokulunda okudum. Okul dönüşü arkadaşlarımızla kızaklarımızı yüklenir ardından neşe içinde kayardık. Yozgat deyince aklımda bir kızağım bir de kazları kaldı... Ve çamlık, soğuk ve fırtınalı kış geceleri... Babamın tayini Akyazı’ya çıkınca kayma keyfinden mahrum kaldım. Her gün odunluğa gider kızağıma biner o güzel günleri hatırlar mutlu olurdum. Tek oyuncağım ve sırdaşımdı o... Kızak değil kızandı o... Yine bir gün eve geldi çantamı odama bırakmadan odunluğa yöneldim. Kızağımı aradım yoktu... Kızağım... Bir köşede bir kucak dolusu odun vardı yanında çıra... Parçalarından tanıdım... Babam kızağımı işe yaramaz diye parçalamış kovanın yanına bırakmıştı... Ama baba anıydı o, yoldaştı bana kızandı o baba... Kızağım kızaktı....
Gürgendi kızağım
Gürlerdi süzülürken beyazda
Oturaklıydı, gürgendi
Sarılınca yelesine kaçardı
Gürgendi dedik ya!
Ne gazı, ne freni...
Anıydı, yoldaştı, kızandı
Kızağım kızaktı
Babam çıra yapmadan.
5.0
100% (6)