15
Yorum
45
Beğeni
5,0
Puan
1018
Okunma
Yavaş gel üstüme zaman
yaş elliyi geçti
algı moturu yavaşladı teker teker gel
istiyorsan eğer seninle başa çıkmamı yine de çıkarım
çok oyun bozuyorsun bu aralar
gecem sensin günüm sen
bir değil bin dert gülün
ekip biçtiği acısı duyuluyor
daha açmadan ölen tomurcukların son hıçkırıkları
Söndü o ateş içimde
bin bir feryat sessizliğin sesinde
vuslata vursun saat
son yetim günün yüzü dayandı düşümün kapısına
sen yan der gibi kendi derdine bak!
bir avuç külün altında kor memleket!
dağlara çuvaldız batırdınız
çatlattınız kabuğunu ülkenin
bir dalga boyu kısaldı düşler
nasıl çiçek açacak çatlayan toprağında
İpe dizip yıldızları kurşunladınız
kızıl tan/ın vurgununu yeşertmez oldu yağmurunda
eremediniz almadan vermenin mutluluğunu..
çok kollu mor sarmaşıklar
bahçeleri süslüyor yaz bahçelerini çardaklarda
sesleniyorum yutkunuyor bir düğüm boğazında
kuşluk vakti
ve yeniden doğuruyor anaları çocuklarını
tükenesi sancılar içinde ebeleri tanrıça
bir gün doğumluk sefil bir ömür sürüyor
kelebekten de daha kısa bir yaşam
ölmen gerekiyor kadınım varamadan yaşamanın tadına
yeniden doğman için
her gün her gün kahrolsun umut alıcıları
bilmiyorlar almadan vermenin mutluluğunu...
Su gibi ter döküyor zaman
yaz kucağına oturmuş hüzün çiçekleri
dudaklarından öpüyor bir serçenin yitirdiği sevinç!
başladığı yerde bitiyor yaşam çemberi
bitmez şafak türkülerini döndürüyor dilinde
acıtıyor
nasılda en geç olgunlaşır insan denilen meyve!
taştan taşa vurur kendini iş işten geçince
ve yinede arsızlığımızdan gülüyoruz
baş sağlığına gelen başına yeşil yaprak takınmış
bir kurbağaya .......… yas evinde!!
Nurten Ak Aygen
24.06.2016
Q
5.0
100% (31)