20
Yorum
35
Beğeni
5,0
Puan
1893
Okunma

Ülkeler…
Uzak ve yadsıyamayacağımın da ötesinde
Varlığımın eşkâli düş penceresinde,
Üstünde dumanı aşkın seyri.
Milat edindiğim yüreğin en bağnaz tınısı sensizlik,
Kem küm eden yengilerde ve yanılgılarım,
Sadece ve sadece aşka dair.
Tümleyen tümcelerle ettiğim valsın
Sondan başa kurulu ilk adımı:
Bir iki bir iki, diye gömüldüğüm devranın
En aykırı ilintisi gözlerinden
Oluk oluk akan şahadet yüklü dilin
Kayıp lehçesi
Ve bilumum gölgede konuşlanmış
Adsız durakları henüz yazmadığım son şiirin.
Naif bir tekerleme zihnin oyunları,
Küpeştesinde gönülsüz bir yorgunluk belli ki
Ahkâm kesen adam ve kadınlardan miras
O kayıp reçete:
Sevmekse yükümlüyüm,
Nefretse bil ki ne haizim ne de hükümlüyüm:
Surelerde yâd ettiğim aşkın pervazında
Kalkmışken dokunulmazlığı zırhsız tümcelerin,
Ödemeye razıyım biçilen kefaretin.
Naz yüklü ithamlarında renk cümbüşü
Çiçeklerden yayılan o misk-i amber rüyaları
Safça delen çocukça bir heyecan.
Aykırı nizamların sinesinde kanayan
O bulut huzmesi;
Efkârı yüreğin yine gözlerden yansıyan
Ve nice beyhude gölge,
Sahibi olduğumu sanan.
Tümlerken ömrü, onca kelama
Sığınıp ve yâd ettiğim dünlerin
Sitemine bürünen gönülde
Kaykılmış hayallerin peşi sıra.
Bir imbat, bir sure;
Bir yürek alt tarafı,
Dediğime bakma sen yine de:
Nazenin oynaşı sevdanın,
Buruk namelerde can bulan,
İsi, efkârı dağıtan çağrısı yine gök kubbenin,
Peşi sıra sürüklendiğim aşkın mimarı,
Derken yükseltip çıtasını
Destansı aşklarda sürgün yediğim
Ve ettiğim her boykotta sere serpe serildiğim
Çağrısı Huda’nın
Gönülden kavuşmayı dilediğim.
Yer kara gök dağınık;
Aşka nifak sokan onca münafık
Yine de seyrindeyim ve indinde bilinmezin,
Yüklü heybem nicedir,
Yükümlü yürek hem de ta ezelden.
Mabedim imgeler,
Sükûtu delen görünmez yürek yaram.
Söz konusu seferberlik
Bedenden taşan ve heyhat,
Dediğim her sayfasında
Ömür denen bildirgenin,
Aşka namzet boyutsuzluğumu aşan.
Dünler hoyrat, an sitemkâr;
Yarınlar muğlâk az sonra kanayacak
Yine yürek yaram.
Dil keskin yine de sökemediğim
Lehçesini kaderin.
Söz gümüş sukut en derinde,
Mizacı aşkın anbean serkeş bir tınıda.
Aşkın mabedi mademki bitimsiz onca sure,
Yüreğin indinde elbet var keramet
Hele ki soyutlanmaktan mütevellit
Boş bir mekânda suret-i kati, dercesine
Issız, yaşadığım o müebbet
Ve demlenmiş bir rahmette teselli bulan
Soluk sayısız suret,
Olmazın oluru bir düş’e etmişken rağbet,
Sona gelmeden solmaya doyamaz
Bir çiçek kadar nazenin yüreğin kırık çeperinde
Boykota çağıran onca münafık kadar
Koşullanmış beyhude bir serzenişe
Yüklediğim tek bir beyanat:
Karası göğün, nifak sokan imgelerden
Medet umarcasına,
Varıp varacağım tek istikamet.
5.0
100% (29)