Ellerinden bir kahve içmeye hasret di gönül
Aldım bu gün "sanal’dan" ikramı
Oy ben ölem cancaazım
Vay benim başım gözüm üstüne.

Eşsiz kokusunda tüter dostluğu buram buram
Bol köpüğü, bolca hatır
Telvesine gizlenmiş
Gizli bir aşk hikayesi satır satır.

Bu kahve Yemen’den değil,
Yar’in gönlünden gelir
Bu sebeptendir sığmaz ne fincana, ne de kalbe
Köpük köpük taşar sohbetlerden aşk.

Kırk çuval acı kahve
Kırk deve yükü bilgelik’le çıkmış yola
Kırk yıl sabır da vermiş mola
Kırk katırlık kervanla anca varmış
Saadet’i hana.

Kokusu mis gibi tüter
Elvan elvan, kara sevdama.

Ola ki, hayaliyle sür cezveyi şimdi od’a
Yudum yudum içelim, misal’i sefa
İç içe/bil/diğin ce
Kuru gönlüm
Sulu gözüm,
Bu izzet’i ikramın her boğumunda
Gün yüzü görmemiş hasret
Buruk bir umut, acep ne ola?

Saklı
Her yudumunda tükenmez şifa;
Haydi dostlar hüpleyin ki,
Uz/ak/tan
Sevenlere af/iyet ola.!

02/03:05:2016