2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1468
Okunma

gece yarısı parkasını yırtan Ayın
ışığına sarılıp uyuyacakken keskin bir bıçak
tel örgülere asılmış küpelilerin tam da
boğazını kestiği şehirlerden geçtik sularla
nasıl olalım kırık kanatlarla bıraktık sevgililerimizi
ne gökte yüzümüz kaldı ne yerde mezar taşımız
yüreğimizde koca bir intizar var şimdi
aklı çıktı yerinden avurtları çökük adamların
çoktan bölünmüştür çadırlarda uykumuz
cümle kapısında beklediğimiz ne varsa korkunç
ayak seslerini duyduk öylece tedirgin
adımlarımızda çalınmış gölgelerinizin izi kaldı
hakikat kapısındayız şimdi bir hayalden daha ötesinde
kim kimin öncesi kimin sonrasıysa artık
karanlık şehirlerdedir sokak lambalarının
yalnızlıklarını anlatan gönül başlı başına bir ömür
en önce telinden düşer insan kopan bir sazın
sonra akılı başına getirir gözüne çektiği sürme yârin
bu gün mahşer yeridir bu gönül ama yarın
sırattan geçecek gibi dosdoğru yollarımız var
kıldan ince kılıçtan keskin bizim de hesaplarımız
şiir mi işte tam orası yani demem o ki
burası dut ağaçlarında sallanan adamların makamı
şeyhlerin kitaba sürülen yüzleri kadar kül rengi
korkunç ötesi sahih bilgili ve bencil
dilimi parçalayıp da avuçlarına bıraktığım ellerinde
olur olmaz tespitlerin sonrasında dualarımı
matah bir şeymiş gibi tekrar bana satmayın
5.0
100% (12)