Uzandım kanepeye içimde palamut kızartması Kokuş Kemal’den aldım umarım sonra çıkmaz arızası Koca mahalleyi geçen sene hastaneye taşıdı bu gerzek Herkes küsünce çatıya çıktı ortağı yakaladı çakılamadı yere zevzek Sigortalarım bünye dışı kopayım şöyle inceden ortama Anılarım depreşmesin antibiyotik sevdalar yok zaten başımda
Ne vakit gelsem o bildik kelle paça tripli sakatatlar İşkembeden teoriler ve hepsi de bir düzine kitaplı suratlar On lira borç istesen arkandan tutar yüz liralık konuşurlar Gıcığım hepsine geçinmeye gönlüm vallahi zindan Selamsız geçeyim aralarından sokayım başımı şu köşeye Dün akşam gelen güzel belki yine gelir ve geçer mi geçer aynı yere
Nasıl bakıştık nasıl karıştı gözlerimiz deniz kara seviştik Gülüşleri vurdukça yüzüme ağlamamak için kirpiklerimle dertleştik Öğrenci bir kızdı çakozladım lümpen akademisini bitirecek Piyasada hangi doktorayı kim bilir hangi bölümünden verecek Oysa senin ne pul ne de kelebek koleksiyonun var kızı kafalayacak Olsun be gönlü var sende yok bu iş gelirse harbiden vallahi de olacak
Enginardan kafamı kaldırdım içeriye doluştu bir sürü malzeme Baktım şöyle ne oluyoruz bu ışık şu kameralar da neyin nesi böyle Sordum Meyhaneci Memed’e bu gelenler kimdir ne ayak Demez mi şarkıcının klipi çekilecek mekandan sanat’a bir kıyak Garanti cebine indirmiştir desteyi aklınca şimdi kültüre soyunmuş İpini ısıran gelmiş iyi de kardeşim ne diye bunlar bu akşamı bulmuş
Nevrim döndü fırladım söylendim burası Yeşilçam artiz yapma yeri mi Arkamdan bir ses geldi sen işine baksana sana ne hem sana ne ki Aha işte sevilecek delikanlı bir duruş dur şuna bir kafa göz zıplayayım Sakallı bir tebessüm karşımda e Deli Egeli e ben seni ne yapayım Bitmez çilem ağrıyan başım sızlayan dizim çile tespihim ey Egeli Seni de bir çerçevede çekerler meşhur olursun bir de yüzüme demez mi
Zor bela yaka paça yerime geçtim ama acayip bozuğum iyi mi Meğer bunca şamata kıl olduğum kılçık kaptığım herif içinmiş öyle mi Allah’ını seven tutmasın beni yaylandım yine ok gibi masamdan Kollarımdan tutup bahçeye çıkardılar doğruca havalandırmadan Bana ne çekimlerinden bu kargaşa telaşa hem o kız hiç gelir mi Nasıl da heyecan yapmıştım dağıtıverdi dürzüler fiyakalı düzenimi
Manzarasız dingil git sahile koş ormana yer mi kalmadı a zibidi İşte geliyor demiştim yalnız kafadan üstüme geliyor ne iş ağbi ’İki saate kadar işimiz bitecek neden bu kadar öfkelisiniz beyefendi’ Çaktım kız teşkilattan ulan ben şimdi neyi neresinden desem ki Hanımefendi ben bir meyhane sakiniyim burası belgesel çekme yeri mi Önce bir afalladı sonra’Zaten söylemişlerdi iletişim sizinle bir hayal ötesi’
Arkamdan patladı bir ha ha he he ki ki gülüş cümbüş zelzelesi Ne görsem iyi vazgeçilmez Egeli ve her zaman ki psikolojik serserileri Ya bi zoruma gitti alayını kovaladım Taksim Meydanı’na kadar Bir görecektiniz siz nasıl da mermi yemiş tazı gibi kaçıyorlar Bunların yüzünden bu kızdan da çıkmaz artık sana Şüayip bir nane Hem ismi ne ki cismi ne olsun baksanıza adı bile Veremli Meyhane
ŞÜAYİP
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sevgili Şuayip şiirinizi yine keyifle okudum.Keyif almamak mümkün mü ? Hem acıktırdı hem güldürdü meyhanede şarkıcıya belgesel çekecek zirzoplar:)) Kaleminiz daim olsun yetenekli ve kendi tarzı olan sevgili şair.
Şiirime gösterdikleri ilgi ve verdikleri kurdele için;değerli kurul yönetimine ve aynı zamanda eşsiz yorumlarıyla şiirime sahip çıkan tüm şiir gönüllüsü dostlarıma teşekkür eder;en derin sevgi ve saygılarımı sunarım.Sağolun!
şuayip Önce palamutunun gözlerine bakacaksun, kan oturmişsa, deriside yumuşamişsa, bırde solungaçlarındaki kan solmaya yüz tutmaya başlamişsa almayacaksın.. kesun kafan kıyaktur... yoksa sen baluktan anlayamazsun demak istamedum... Bak celmiş işte başunun belasu, ha bundan sonra sırtuni karaya versen yoktir kurtulişi... Ayda yılda bir kıllı biri celmuş meyhaneye, ula onlarada niye bulaştırmayasun varsın olsunlar kıllı veremli... güzeldi yine dost herzamanki gibi
Şuayip bir ince sazdır ney sesinde niyazdır Şuayip yaz günü avaz kış günleri ayazdır Şuayip gönüllerde arsız hızsız olsa da Şuayip dimdik ayakta ama bir enkazdır
Son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim de, sonrasında gelecek cümlelerin disiplini olmazsa, ceza-i ehliyeti de olmasın bari: Sen nev-i şahsına münhasır kronik bir vak’a mısın kardeşlik? Yazdığın şiir değil desem, ama şiir… Manifestoyla başlıyorsun, tarihsel bir sürecin ve fikirsel bir dayanağın yok… Otobiyografi yazıyorsun, yer, zaman, tarih yok… Tanıdık tanımadık bir sürü karakterin var yahu, Attila İlhan da bile bu sayının çeyreği yoktu. Her şey bir yana da, şu senin Cingöz Bedriye’nden hem “tırsıyorsun”, hem de davetkar ve tahrikkar kaşınıyorsun… Allah islah etsin, ne diyeyim?..
İşime gelmese de bir yerde övmek zorundayım seni (ki yergiyi aşağılara bırakıyorum). Olmaz olmaz ya da kolay olmaz dense de, yazdığın şiirde roman ve senaryo taslakları var. Öykü, günlük ve gezi notlarından parçalar var. Avam bir duruş ve lümpen üslübun bilinçli tercihin olsa gerek… bütün bunların toplamında dil’e hakim oluşun ve sözcüklere hükmedişinin değerini bil derim…
Gelelim yergiye: Yazdığın her şirin ortasına/ kenarına sürekli zıplaman şart mı yani? Geçen gün “ŞUAYİP/CE” şiirinde sanki öyle bir zorunluluğun varmış gibi, “yorum /not “ yazmışsın. İşe bak ki, “ Cingöz Bedriye ,sanma bir yerlere gidiyorum bu yerlerden.Asla!” demesen, ben de veda ettiğini anlayacaktım… Hem ne gerek var “efradı cami ağyarı mani” böylesi incilere?..
Kısa sürede herkesle “can ciğer kuzu sarması” olman da gözden kaçacak gibi değil. Bir de ne o öyle “kedi ticareti” falan… Yerine zaman zaman minik bir kedi de vekil ediyorsun… Bak zaman kötü, adın sataniste ve bilmem neye çıkar, sonra demedi deme…
Yeri gelmişken şu veda etme triplerine pek imrenme derim. Ne o, özenebilecek bir o tavrı mı buldun burda? Hani “ hey millet ben gidiyorum” diyeceksin, onlar da “sen bana hayran, ben sana kurban, gel cama tırman, vay yaradana kurban” mı diyecekler yani?.. Kendi adıma kalmandan yanayım, çünkü değişik bir motifsin ( a sen şimdi bu motife de takarsın?), varlığın her açıdan güzellik sayılmalıdır. Yeter ki benimle uğraşma ve gidersen de Veremli’ye kadar yolun var derim…
Son olarak, bizzat şahsına ilanımdır: “hafızamın bir kısmını yitirdim, hükümsüzdür !” Bu akşam düş de Veremli’ye, şu Taksim Meydanı’na kadar olan kovalamacayı hatırlat hele…
İşiniz gücünüz yok değil mi sizin?Burada bile rahat yok değil mi sizden?
Madem davet var,özümüz gereği kabul ederiz.Geleceğim!Kuş kızartması sizden,mezeler Asi Şair'den,şişeler de Egeli'den.Şimdi çıkabilirim,arkamdan konuşmayın.
şüayip sen bir ekolsün…sen çamaşır makinalarında kireçli bir su...lalezar bahçelerinde dikenli bir kaktüs çiçeğisin… egeli ile kafanızı gözünüzü şiirce yarın…asi ile de ne yaparsanız yapın… hele sen bi gelsene mekana bu cumartesi…sana bir yemek tarifi anlatayım…''reyting şüayip''seni…bedriye şemsiye ile kovalasın seni e mi…
Asi Şair'in ağzı var dil'i yok.Hem ne desem onaylıyor.Oysa siz sayın Egeli,ağzımdan hece çıkmadan''Aman Şüayip sen sus,ben seni anladım''diyorsunuz.Varoluş felsefem zedeleniyor.Sart amcam da üzülüyor.Aslında biz ilk zamanlar iyi anlaşırdık.Ta ki ;15 şişe arpa suyunu içirip içirip,''Hadi Şüayip okursan bu şiir'i en iyi sen okursun'' deyip beni meydana salana kadar.Serbest şiir'i o kafayla hece tarzında bana okutan ey Egeli...Bak!Kaç yıl geçti üzerinden unutmadım.Milletin içinde çakozlattın beni.Seni unutmak mümkün mü ey Egeli!Mümkün mü???
'Şuayip bir ince sazdır ney sesinde niyazdır Şuayip yaz günü avaz kış günleri ayazdır Şuayip gönüllerde arsız hızsız olsa da Şuayip dimdik ayakta ama bir enkazdır''
Sonradan aklıma geldi.Sahi bu dizeler de neyin nesi?Ne iş?Umarım Şüayip 2 gibi dizeler çantanda yoktur.Hani, kıllanmadım desem de yalan olur.Bakalım!Göreceğiz… Eee...Bizim de bir elimiz boş değil yani.
Düşmeseydin buraya kusur sayılırdı değil mi? Hem geciktin bile denilebilir hani… O ne o, şartlar falan? Üstelik 7 satır… Vallahi onu bunu bilmem ve başına geleceklerden de sorumlu saymam kendimi. Kiminle barışır, kiminle dalaşırsan dalaş ama yardım bekleme benden yeter. Benim sözüm sözdür bilirsin. Hem benim adım Şuayip değil ki “borcum borç, ne inkar ederim ne öderim “ diyeyim…
Şimdi çıkmam lazım. Umarım ardımdan inciler dökmezsin.
Aklında bulunsun erken iniş yaparsan merkeze, Lütfü Kırdar’dayım, gelebilirsin… Mesleki bir genel kurul işleri işte, sen ciddiye almazsın ya o işleri…
Oldu da gelmezsen, ben geldiğimde ayık bulayım seni. (Geç saatlerde pek çekilmiyorsun da…)
Tam artık gitti şunlar,kara sularıma artık gelmez bunlar derken;deniz sularından yine çıkıp gelmişsiniz.Javs 5 gibi kabusum oldunuz.Yetmedi Fredy gibi düşlerimin korkusu oldunuz.Nedir sizlerden benim çektiğim ya.Hem sizin işiniz gücünüz yok mu? Neden beni seven dostlarımla yalnız bırakmıyorsunuz.Nereden tanıştım sizinle, nereden tanıdım sizi.Yarabbim bu nasıl bir felaket!Bu nasıl bir işkencedir.Anlamadım! Sizlerden beni Asliye Hukuk mu,Ceza-i Hukuk mu artık ne boşayacaksa boşasın. Bıktım!Yıllardır aynı yüzleri görmekten,aynı sesleri duymaktan bıktım.
Girişimci ruhuma karışırsınız.Dostlarımla iki sohbet edeyim derim,bulaşırsınız.Ya siz bana ne biçim bir arızasınız.
Dayanamadınız değil mi?Geldiniz yine geri değil mi?Nasıl ama takıldınız atmosferime. Neyse,lafı fazla uzatmayacağım şimdilik.
Madem bu kadar çok ısrar ediyorsunuz,özümüz gereği davet geri çevrilmez.Lakin; şartlarım olacak iyi ezberleyin.
1-Masada bana sağa sola bakma ,önüne bak demeyeceksiniz. 2-Yüksek sesle konuşma antenlerini herkes bize açtı diye de karışmayacaksınız. 3-Mert Metin bana bulaşmayacak,benimle şakalaşmayacak.(Zaten kendisini ne zaman görsem,burnuma yanık kuş kokuları geliyor.) 4-Şimdi burada ismini anmadığım hani çok bilen cemaaatiniz var ya,beni onlardan uzak tutacaksınız. 5-Asi şair efendi çocuk.Gün görmüş,günlere geçirmiş.Kendisine sözüm yok. 6-İçip içip ''Hele gardaşıma bak''lehçesiyle bana makara yapmayacaksınız. 7-Benimle şiir ve sanat ile ilgili asla konuşmayacaksınız.
Aksi yaşandığı takdirde siz siz olun,ikinci Taksim Meydanı koşunuza hazır olun! Bakalım halkımız bu sefer ne diyecek bu işe.
İşiniz gücünüz yok değil mi sizin?Burada bile rahat yok değil mi sizden?
Madem davet var,özümüz gereği kabul ederiz.Geleceğim!Kuş kızartması sizden,mezeler Asi Şair'den,şişeler de Egeli'den.Şimdi çıkabilirim,arkamdan konuşmayın.
şüayip sen bir ekolsün…sen çamaşır makinalarında kireçli bir su...lalezar bahçelerinde dikenli bir kaktüs çiçeğisin… egeli ile kafanızı gözünüzü şiirce yarın…asi ile de ne yaparsanız yapın… hele sen bi gelsene mekana bu cumartesi…sana bir yemek tarifi anlatayım…''reyting şüayip''seni…bedriye şemsiye ile kovalasın seni e mi…
Asi Şair'in ağzı var dil'i yok.Hem ne desem onaylıyor.Oysa siz sayın Egeli,ağzımdan hece çıkmadan''Aman Şüayip sen sus,ben seni anladım''diyorsunuz.Varoluş felsefem zedeleniyor.Sart amcam da üzülüyor.Aslında biz ilk zamanlar iyi anlaşırdık.Ta ki ;15 şişe arpa suyunu içirip içirip,''Hadi Şüayip okursan bu şiir'i en iyi sen okursun'' deyip beni meydana salana kadar.Serbest şiir'i o kafayla hece tarzında bana okutan ey Egeli...Bak!Kaç yıl geçti üzerinden unutmadım.Milletin içinde çakozlattın beni.Seni unutmak mümkün mü ey Egeli!Mümkün mü???
'Şuayip bir ince sazdır ney sesinde niyazdır Şuayip yaz günü avaz kış günleri ayazdır Şuayip gönüllerde arsız hızsız olsa da Şuayip dimdik ayakta ama bir enkazdır''
Sonradan aklıma geldi.Sahi bu dizeler de neyin nesi?Ne iş?Umarım Şüayip 2 gibi dizeler çantanda yoktur.Hani, kıllanmadım desem de yalan olur.Bakalım!Göreceğiz… Eee...Bizim de bir elimiz boş değil yani.
Düşmeseydin buraya kusur sayılırdı değil mi? Hem geciktin bile denilebilir hani… O ne o, şartlar falan? Üstelik 7 satır… Vallahi onu bunu bilmem ve başına geleceklerden de sorumlu saymam kendimi. Kiminle barışır, kiminle dalaşırsan dalaş ama yardım bekleme benden yeter. Benim sözüm sözdür bilirsin. Hem benim adım Şuayip değil ki “borcum borç, ne inkar ederim ne öderim “ diyeyim…
Şimdi çıkmam lazım. Umarım ardımdan inciler dökmezsin.
Aklında bulunsun erken iniş yaparsan merkeze, Lütfü Kırdar’dayım, gelebilirsin… Mesleki bir genel kurul işleri işte, sen ciddiye almazsın ya o işleri…
Oldu da gelmezsen, ben geldiğimde ayık bulayım seni. (Geç saatlerde pek çekilmiyorsun da…)
Tam artık gitti şunlar,kara sularıma artık gelmez bunlar derken;deniz sularından yine çıkıp gelmişsiniz.Javs 5 gibi kabusum oldunuz.Yetmedi Fredy gibi düşlerimin korkusu oldunuz.Nedir sizlerden benim çektiğim ya.Hem sizin işiniz gücünüz yok mu? Neden beni seven dostlarımla yalnız bırakmıyorsunuz.Nereden tanıştım sizinle, nereden tanıdım sizi.Yarabbim bu nasıl bir felaket!Bu nasıl bir işkencedir.Anlamadım! Sizlerden beni Asliye Hukuk mu,Ceza-i Hukuk mu artık ne boşayacaksa boşasın. Bıktım!Yıllardır aynı yüzleri görmekten,aynı sesleri duymaktan bıktım.
Girişimci ruhuma karışırsınız.Dostlarımla iki sohbet edeyim derim,bulaşırsınız.Ya siz bana ne biçim bir arızasınız.
Dayanamadınız değil mi?Geldiniz yine geri değil mi?Nasıl ama takıldınız atmosferime. Neyse,lafı fazla uzatmayacağım şimdilik.
Madem bu kadar çok ısrar ediyorsunuz,özümüz gereği davet geri çevrilmez.Lakin; şartlarım olacak iyi ezberleyin.
1-Masada bana sağa sola bakma ,önüne bak demeyeceksiniz. 2-Yüksek sesle konuşma antenlerini herkes bize açtı diye de karışmayacaksınız. 3-Mert Metin bana bulaşmayacak,benimle şakalaşmayacak.(Zaten kendisini ne zaman görsem,burnuma yanık kuş kokuları geliyor.) 4-Şimdi burada ismini anmadığım hani çok bilen cemaaatiniz var ya,beni onlardan uzak tutacaksınız. 5-Asi şair efendi çocuk.Gün görmüş,günlere geçirmiş.Kendisine sözüm yok. 6-İçip içip ''Hele gardaşıma bak''lehçesiyle bana makara yapmayacaksınız. 7-Benimle şiir ve sanat ile ilgili asla konuşmayacaksınız.
Aksi yaşandığı takdirde siz siz olun,ikinci Taksim Meydanı koşunuza hazır olun! Bakalım halkımız bu sefer ne diyecek bu işe.
ne ilginç bir hayat hikayesi bu...tek adres meyhane...karakterler seçmece vallahi...kardeşim eviniz yok mu sizin?gidin artık evinize...adı da veremli zaten aman dikkat... tarzınız mükemmel şair...okumak zevkliydi.
her bölümü kendi içinde bir fırtına.. mizahi anlatımla yalın ve öztürkçe bir dille okura sunulan bi ziyafet sofrası.. tat ların her türlüsü .. okudukça çoğalan şiir kutlarım şairi saygıyla...
yine bir kalabalık sonrası daha yoğun ve doyurucu bir yalnızlık sofası...
neden düşüşleriniz düşleriniz kadar mütevazi değil? düştüğünüzü gören 'ne yüksekten uçmuş kimbilir' der... oysa siz hep yere yakınsınız, kimsenin olamadığı kadar.. bu kanaatkarlığından mı kaynaklanır şüayip beyin, yoksa fizik kanunlarını veremli de alt üst etmelerinden mi...? sanırım hiç bir kalıba sığamayan ve tüm kural ve kanunlara absürd düşen bu bilinçten..
Veremli bir şiirdi;dermanı da yok üstelik... Dizelerde öyle bir mikrop var ki;sarıyor inceden,bağımlılık ypıyor sonra;her gün üç öğün yemeklerden önce de sonra da uğratıyor insanı sayfanıza...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.