13
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
1102
Okunma

Deştikçe zaman yarayı ve kanadıkça, kandıkça
Yarından önceki yalanlardan arda kalan bir husumete
Denk düşüp hele ki tüm pervazsızlığı vuku bulup
Gölgeli bir izlekte var olma kaygısı ile nöbette siftinirken kötülük
Ve bir dizinden öte bir yenilgi addedilen masumiyetten
An’a uzanan tekil muafiyet ki sarkacı yıkık bir devrin,
Gelip geçen en devrik baş tacı kondurulmuş
Nefret yüklü bir kalbin ıssız ve sessiz varlığı kadar
Hicap yüklü bir esaretten dökülen avuç avuç.
Belli işte; kırık bir naşın kavuştuğu ahret nasıl da uzaktı,
Oysa an iken yaşanan ve doyulmayan,
Bir marifetmişçesine gönlün yükü
En kırık heceden sarkan sayısız gölgeden muzdarip,
Aydınlık neferi aşk denenden ayrı düşmüş
Bilfiil yıkılmış, yenik gelmiş.
Dünden arda kalan bir nota, o adsız şarkının
Henüz yazılmamış bestesi ve çocuk sevinçlerimin
Çalıntı mizacından yola dökülmüş çiy tanesi iken
En aykırı neşeden paye biçerken evren,
Mimli bir güzergâh belli ki yüreğin mabedi,
İçinde uçuşan peri kızlarından ibaret bir yoksunluk mu yoksa
En asil gölgenin kucağında asılı kaldığım
Bir tahakkümden saçılan dört bir yana.
Hele ki yerli yersiz ahkâm kesen onca söylenceden
Güne taşan bir keramet gönülsüzlüğümün sancısı kadar
Keyfe keder bir hutbede saklı tuttuğum gönlün güncesi.
Belli işte, sona erdi en batıl ve en sakil hikâye;
Bir yakadan uzanamadığı elim kadar boşluğa düşmüş,
Belki de dünden beri defalarca ölmüş.
Hezimeti ansız ve istikrarsız,
Yâd ettiği mecalsiz bir serzeniş
Hele ki en münafık dokunuştan arda kalan
Tek bir gölge kadar soluk ve soğuk bir mizacın
Tekelinde kayıp bir imgeyi satırlara yığan.
5.0
100% (27)