26
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2787
Okunma

Çocukluğumun köyündeki ulu çınarların efsaneleriyle büyüdüm. Onlar benim için çok değerli canlılardır.
NE OLURSUNUZ? OKUYUN BENİ!
Bir meydanda, ulu bir çınar ağacı vardı.
Belki beş yüz, belki bindi yaşı.
Secde eder gibi yerlere eğilmişti dalları;
Sanki kucaklardı dibinde oturanları.
Bir gün, dibinde oyun oynarken
Dile gelip bana bir masal anlattı.
Dedi ki: Dostumdur benim çocuklar!
Beni en çok onlar sever; onlar anlar!
Ben de çocuktum, burada bir zamanlar.
Akıp gitti aradan nice uzun yıllar;
Büyüdüm! Oldum ulu bir çınar!
Sert rüzgârlarla kucaklaştım;
Padişahlarla, haydutlarla karşılaştım!
Gün oldu, yıldızlara ninniler söyledim;
Gün oldu, kurt ulumaları dinledim!
Sincaplar dans etti dallarımda...
Gün oldu, baykuşlar dert yandı bana...
Hep havayı temizledim,
Yağmur çağırdım insanlara!
Derken, bir gün, bir adam geldi.
Vurdu baltayı bağrıma!
Ağladım! Ne olursun dedim!
Ne olursun? kıyma bana!
Bana acımazsan, acı çocuklarına!
Dinlemedi. Aldırmadı yalvarmalarıma!
Vurdu! Vurdu! Vurdu bir daha!
Eyvah! O anda taş oldu. Bak işte orada.
O zamandır sessizce ağlarım
Hem adama, hem yarama!
İşte... Sevgili çocuğum dedi,
Biz de canlıyız; kıymayın biz ağaçlara!
Sahip çıkın yeşilliğe; sahip çıkın doğaya!
Hiç unutmadım ulu çınarın masalını.
O zamandan beri severim ağaçları;
O zamandan beri dinlerim ulu çınarları...
Siz de dinleyin! Ne olur?
Yürek kulağıyla dinleyin onları!
O zaman, siz de duyarsınız
Ulu çınarların fısıltılarını!
O zaman, siz de anlarsınız
Ulu çınarın masalını...
Mustafa YÜKSEL