7
Yorum
37
Beğeni
5,0
Puan
1012
Okunma
Tükendik
Canımız yandı
Dizlerimizdeki derman kalmadı
Lakin,
Yinede usanmadık
Bir avuç
Hüzünbaz mavi kucaklamaktan
Hiç vazgeçmedik! hayattan
Her sabah yeniden doğduk acılardan
Hoşçakal! Akşam düşlerinin kelebeği
Hayat dedğin nedir ki;
Bir tadımlık! Sevda altı üstü!
Kendi tutsaklığımızda eriyen zamanız
Günaşırı yıkıyoruz
Dilimizle yaptığımız kûleleri
Güneş solup gidiyor akşam olunca
Parmak ucunda lüle lüle rüzğar
Saçlarını savuruyor
Dağlarda akşam basınca
Bindallı giyinmiş ağaçlar
Dudak kıvrımında sisli acılar
Kendi ekseninde dönen dünya
Bir yudum akşam içtim
Taze ıhlamur sıcaklığında
Acı badem kırıp yerken nenem
Ocağının başında bir elinde havaneli
Sıcak su testisinden dökülen su
Babamın ayağına boca
Şimdik izi bile kalmadı
Babam öleli beri
Babam hep o anı hatırlardı
Her akşam üstü pazarlardan yorgun argın
Eve geldiğinde ayaklarını yıkarken
Biz maşrapayla su dökerdik kovadan
Küçüktük baba ne oldu sorusunu cevaben
Bize bize ninesini anlatırdı
Bir yaşamak! yaşanan anılar kaldı
Elini yüzünü yıkayan o günlerden miras
Şafak içen sabahlar
Uzak tepelerin yamacında
Katar katar kervan gibi görünen ağaçlar
Kuşbakışı baktığında uzaklarda
Dikince gökyüzü gözlerini gözlerimize
Geçip giden gözler önünden maviler
Bindallı bazen gibi yıllar mevsimler
Binlerce anı alabildiğine sonsuzluk
Ve suslar dudaklarda
Sessizlik içinde duran
Ve konuşan hiç sus/mayan anılardaki çocuklar...
Nurten Ak Aygen
01.03.2016
5.0
100% (27)