Gecmis yillarda yazilan ve o gunun psikolojik durumunda ogula yazilan vasiyetname; rahmetlinin kendisine ait ve kendi dusuncesidir... O vasiyetnameyi goz onunde bulundurup butun Turk milliyetcilerini oyle degerlendirmek olmaz!
Nihat Atsiz hocamizin (Allah rahmet etsin) milletimiz icin ileri surdugu mukemmel dusuncelerini goz ardi edemeyiz. Her kisinin mutlaka kendine ait ozel dusunceleri vardir! Bu vasiyetide oyledir diye dusunuyorum...
3 Mayıs 1944 sonrasının, küçük mikyasta da olsa, hortlama temayülleri göstermesi karşısında vicdanımızın sesine uyarak bu açık mektubu yayınlamağa ve senin âsil vicdanına ve üstün aklıselimine hitap etmeğe karar verdik.
Haklarında üvey evlât muamelesi yapılmak, imkân olsa bir kaşık suda boğulmak istenen ve muarızlarının dilinde "Irkçı Turancı"ya çıkarılmış olan millî şuur yaratıcısı Türkçüler, bugün her zamandan fazla seninle sertleşmek ihtiyacını duymaktadırlar. Zira, öz vatanlarında, nâhak yere ve neşriyat yolu ile vuku bulan iftirâ ve isnat yağmuru karşısında kendilerine senin şefkatli, senin âdil, senin küçük hislere kapılmaz, basit kinlere tenezzül etmez, iman dolu, temiz yüreğinden daha yakın, daha sıcak hiçbir varlık tasavvur edemezlerdi.
Ey demokrasi ve hürriyet uğrunda binbir cefaya katlanan asil Türk milleti! Memleketimizde totaliter bir zihniyetin şiddetle hüküm sürdüğü yakın bir mâzide, 3 Mayıs 1944'te, milliyetçi gençliğin komünistliği, komünistleri ve onları himaye edenleri tel'in için yaptığı, senin de takdirini kazanan, nezih ve mânidar nümayiş ve bu nümayiş bahanesiyle, aslında zayıf olan mevkilerinin sarsılmakta olduğu vehmine düşen sandalye düşkünlerinin teşvik ve tahrik ederek yürüttükleri muhakemeler silsilesi mâlumundur. Henüz polis tahkikatı bile neticelenmeden, efkârı umumiye velveleye verilip, dehşete düşürtülerek Türkçüler hakkında yapılan gaddarâne neşriyatı elbette hatırlarsın. Radyolarla, nutuklarla, konferanslarla, derslerle, gazete ve dergilerle, resmî kitap, tebliğ ve tamimlerle, îmanlı Türk milliyetçisi olmaktan başka kabahatları bulunmayan Türkçülük aleyhinde senin kulağının nasıl doldurulduğunu, şuuru kaybetmişçesine vuku bulan propagandalarla huzurunun nasıl kaçırıldığını da, elbette unutmamışsındır.
Netice ne oldu?
Aylarca aleyhlerinde en gaddarâne şekilde atılıp tutulan Türkçüler;
İsimleri darağaçlarında "vatan hainleri", "darbei hükümet yapacak ihtilalciler", "Almanya ile işbirliği yapan satılmışlar", olarak adlandırılan Türkçüler;
Özlü bir vatan ve milliyet anlayışına; Türklüğe, istiklâl, Türk'e hürriyet, içtimaî ve iktisadî refah ve adalet idealine dayanan, şuurlu milliyetçilikleri, imansız telkinlerle Irkçılık-Turancılık şekline sokturulan Türkçüler;
"Şeyh Sait isyanı müsebbiplerine, bolşeviklik maznunlarına ve hattâ mahpuslarına yapılmamış olan" en ağır işkenceler ve en bayağı muameleler, haklarında revâ görülen Türkçüler;
Mütemadiyen aleyhlerinde sövülüp sayılırken, tek kelime ile nefislerini müdafaa imkânı verilmeyerek, gazabı ilâhî ile yarışmak isteyen fânilerin hışmına uğramış zavallılar derecesine düşürtülerek, her şeyden üstün bildikleri izzetinefisleriyle oynanmak isteyen Türkçüler; seleflerinin yiğitlik ve celâdet meziyetlerine bihakkîn vâris bulunan şanlı Türk Ordusu'nun kahraman mümessillerinden teşekkül eden Askerî-Örfî mahkeme tarafından, aleyhlerindeki isnatların hiçbiri vârit görülmeyerek, toptan BERAAT ETTİRİLDİLER.
Asil Türk milleti! Tecelli eden bu sarih, kat'i ve âdil netice karşısında sen bir hayli hayret ve pek çok da asabiyet duymuşsundur. Zira, aleyhlerinde o kadar kat'iyetle atılıp tutulan, sövülüp sayılan insanların toptan beraati, senin için tam bir sürprizdi. Asabiyet duymuş olmalısın; zira, senin temiz kalbin kalpliliğinle, inanma kabiliyetinle o kadar açıkça ve o kadar kaale almazcasına alay edilmiş oluyordu ki... Adı Irkçı-Turancı'ya çıkartılan Türkçüler de, şeref ve namuslarına leke kondurulamamış vatandaşlar sıfatiyle, millet ve memleket içindeki yerlerine tekrar almaktan memnundular. Aylarca mâruz kaldıkları gayri insanî muamelelerin unutulamayacak hâtırasını hâfızalarından silip atmaları mümkün olmasa da; müsebbiplerin tarziye vereceğini umacak kadar safdilleşmeseler de; yakınlarının, dostlarının artık kendilerini "tehlikeli şahıs", "vatan haini", telâkki etmeyerek dertlerini ve çektikleri ıstırabı unutturmakta gösterdikleri dostça gayret, ihtirassız gönüllerine bir bahar semâsının ferahlığını serpiyor, bu da onlara bol bol yetiyordu.
Aradan aylar geçti. Memleketimizde esmeye başlayan demokrasi havasının aydınlığında iplikleri pazara çıkan Türkçülük düşmanları, yeni hasımlarla uğraşmaktan Türk milliyetçilerine sataşmağa fırsat bulamaz oldular. Demokrasi ile başları belâda idi. Hesap vermiye vermiye millete verilecek o kadar hesap birikmişti ki... Mızrağı çuvala sokmanın imkânı yok. Vaziyet pek müşkül ve çok berbat. Nisbî bir hürriyete rağmen, tarafsız matbuatın devamlı hücumları altında, kafdağlarına tırmanan burunlarının bir hayli sürtülmüş ve binaenaleyn, nemrudâne huylarının biraz olsun hafiflemiş olduğu beklenebilirdi. Derken vâki ifşaat karşısında şeref ve haysiyeti galeyana gelen Hasan Ali, Prof. avukat Kenan Öner Beğ aleyhinde bir dâva ikame etti. İşte bu dâva dolayısıyle vuku bulan şehadetler, Türkçülerin beylik düşmanlarının "mevkii müstahkem"lerini yeniden tehlikye düşürmüş ve cemaziyülevvellerini açığa vurmak istidadını göstermiş olacak ki, mütemadi darbeler altında bunalmış olmaları gereken bu adamlar, Türkçülük aleyhinde yeni baştan ve hakikatin her an kendilerini yalanlamakta olmasından da zerrece sıkılmayarak, iftira ve isnat çirkefini etraflarına saçmak için debelenmeğe başladılar. Kırılası kalemlerde "Irkçılık-Turancılık" maskesi altında milleti iğfal ve memleketi Almanlara peşkeş çekmek " tarzında ifadesini bulan "hiyaneti vataniye" töhmeti; vatanseverlikleriyle, millî olan herşeye şiddetli bağlılıkları ile, mertlik ve şeref anlayışları ile mâhut kalemşörlerin el ve dil uzatamıyacağı muhteşem bir şâhika teşkil eden Türkçülere, hâlâ savrulmaktadır.
Bu ağır itham karşısında: Askerî Temyiz Mahkemesi'nin büyük bir celâdetle verdiği bozma kararına rağmen;
2 Numaralı Askeri-Örfî Mahkeme'nin toptan ve kat'î beraat hükmüne rağmen;
Anayasamızın ve diğer kanunlarımızın sarahatına göre, ne ırkçılığın ne de Turancılığın suç olamıyacağının kat'î surette tahakkuk etmesine rağmen;
Yabancılarla iştirak veya hiyaneti vataniye şüphesini tevlit veya teyit edecek en küçük bir emâre dahi ortaya konulmamış olmasına rağmen;
Türkçülüğün, Türk milletinin hayat görüşünden, ruhundan ve Türk tarihinin derinlikleriyle Türklüğün halihazır zaruretlerinden ilham alan; milliyet, hürriyet ve içtimaî adalet davalarını kendine dert edinmiş; tamamen yerli ve millî bir mefkure olduğunun bir mütearife hükmünde bulunmasına rağmen;
Demokrasiden, kânun hakimiyetinden, eşit adaletten sık sık bahsedilmesine rağmen:
Bir taraftan henüz polis tahkikatı bile neticelenmeden kendilerine en ağır suçlar isnat olunan Türkçülerin temize çıkmaları için beraat etmeleri dahi kâfi görülmezken; diğer taraftan, komünistlik maznunlarının, haklarındaki muhakeme sona erinceye kadar temiz vatandaşlar olarak kalacakları beyan edilmek suretiyle ibdâ olunan muhteşem tenakuza rağmen;
Böyle aşikâr tenakuz ve tezatların millî vicdanda huzursuzluklar yaratacağı bedihî olmasına rağmen;
İnsan iz'anının insan mantığının, insan vicdanının isyanına, kükremesine rağmen susulamaz; Türkçüler susmayı kendi âhlak, kendi şeref, kendi mertlik, kendi insanlık anlayışlarına yediremez, kendi karakterleriyle bağdaştıramazlar! Zira, her Türk ibi onlar da; şerefli insanlar olarak doğdular; şerefli insanlar gibi yaşamak ve ölmek isterler. Zatî şereflerini korumak için fedâ olunamayacak hiç bir maddî veya mânevî varlık tasavvur edemezler. Türkçülerin her şeyleri gasb ve müsadere olunabilir, fakat şerefleri kendilerinindir. Onu ne Falih Rıfkı ve emsali ne de başka hiç bir kuvvet gasbedemez; hiçbir kuvvet şerefleriyle oynayamaz! Hiç bir kuvvet karşısında susmamak ve boyun eğmemek - iftiharla söyleriz ki - en baş meziyetimizdir ve daima da öyle kalacaktır! Bir Türkçü, dik başını eğecek iki kuvvet tanır: ALLAH ve millî vicdanın mâkesi olan KANUN!
Aziz Türk Milleti!
Türkçülük düşmanlarının vicdana ağır gelen bu haksız tecavüzleri karşısında mahkemeye gitmek ve mütecavizleri birer birer mâhkum ettirmek tamamen mümkün ve kabildir. Ancak Türkçüler şimdilik bunu yapmıyorlar ve yapmıyacaklar. Zira. mütecavizlerden daha açık ve daha esaslı hesap sorulacak günler mukadderdir ve muhakkaktır! Onun için sana hitap ve senin aklı selimine iltica ettik! Hükmünü sen ver!
Bu vesile ile Cumhuriyet hükümetinden Cumhuriyet Adliyesinden ve İstanbul Örfî İdare Komutanlığından gayet sarih ve hâlis bir talebimiz var:
Türkçülerin yabancı, herhangi bir devletle irtibatlarını isbat eder mâhiyette herhangi bir vesikaya mâlik iseler idamlarını dahi mucip olsa ortaya konulması lâzım gelir! Bu hitap, aynı zamanda Falih Rıfkı Çelebi ve rüfekâsına da şâmildir; onlar da erkek ve mert iseler palavrayı bırakıp sarih konuşsunlar ve delilleri varsa efkârı umumiye önünde ortaya döksünler. Zira, "zahir halin aksini iddia eden kimse, müddeasını isbatla mükelleftir" ve buna mecburdur! Şunu bilelim ki, Türk vatandaşının şeref ve haysiyetiyle oynamak yetkisine "Kanun" dahi mâlik değildir, aksi takdirde "İhkakı hak" meşru olurdu.
Aziz Türk Milleti; huzurunda hürmetle eğiliyoruz; çünkü en büyük, en gerçek, en yüce kuvvet sensin!!...
Zulmün topu var, güllesi, kal'ası varsa, Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır. Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa, Sönmez edebî her gecenin gündüzü vardır.
evet o atamız ister beğen ister beğenme bu gün bir hayin takımının mayınıyla verdiğimiz 6 Türk canına da ata. yarın vereçeğimiz ve bu ülke için aldığımız nefesede ata evet o ata komunizme emperyalizme ve içimizdeki dışımızdaki düşmanlara karşı çıktığı için o atamız evet doğru söylüyor söylüyor ve biliyor nazım hikmet ne kadar vatan haini ise oda o kadar vatan evladı safkan bir Türk. itirazı olan ya adam gibi konuşsun ya terk etsin başbakanımızın ve diğer yönetiçilerimizin en rezil durumda olduğu bir devirde Atatürk'ün de dediği gibi devleti gaflet dalalet ve hıyanetin sardığı bir dönemde o atamız sevene sevmeyene dosta düşmana.
bilinesi bir durum yazayım öyleyse ; TÜRKÇÜLÜK hassasiyetimiz, TÜRKLÜK haysiyetimizdir....
ya da Atatürk'ün Türkçülük ilkesinden bir kaç söz:
Biz Türk 'üz!..Her manasıyla Türk’ üz!.. İşte o kadar!.. Bize iyi Müslüman olmak yeter!. Asya için, Avrupa için bizim kanunumuz aynıdır: Tam bağımsızlığımızı korumak!.. Her şeyi Türk cephesınden değerlendirmek!.. Bu, Gerçekci görüş’tür. (1921)
---
Bu memleket tarihte Türk'tü, halen de Türk'tür, ve ebediyyen Türk kalacaktır! (16.3.23 Adana)
--- Türk milleti!.. Sen anadolu denilen yurda sonradan gelme değil; ilk yerleşip medeniyet kuranların çocuklarısın!..Milletim Türk, vatanım Türkiye, ülküm Türklük'tür! Asla şüphem yoktur ki, TÜRKLÜĞÜN unutulmuş BÜYÜK MEDENİ VASFI ve MEDENİ KAABİLİYETİ âtinin yükselen medeniyet ufkunda bir GÜNEŞ GİBİ DOĞACAKTIR!..Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: BENİ HATIRLAYINIZ!.. (29.10.33)
---
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!.. (29.10.33)
---
Türklük nedir ? sorusuna Atatürk eline aldığı kağıda şunları yazmıştır:
Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı... Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı... O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu... Sonra onlara alıştı... Onları tabiatın babası sandı, onların oğlu oldu... Bir gün o TABİAT ÇOCUĞU, tabiat oldu... Şimşek, yıldırım, GÜNEŞ oldu... TÜRK oldu!.. TÜRK budur!.. Yıldırımdır!.. kasırgadır!.. DÜNYAYI AYDINLATAN GÜNEŞTİR!...
her yerde bulabileceğiniz bir yazı yazayım öyleyse;
- "Atatürk milliyetçiliği IRKÇI DEĞİLDİR. Bütün ulusların eşitliğini, hiçbir ulusun diğer ulustan üstün olmadığını savunur. Laiktir, dine dayanmaz, akılcı *barışçı*, çağdaş ve demoktratiktir..
Sevgili simin, tek tek tebrik etmene gerek yoktu...Nitekim doğruları çok evvelinden bilip söyleyen insan tebrik edilmez ancak onun yolundan gidilir...İtalyan faşizmine sempati duyulduğu, Alman nazizmine methiyeler yazıldığı, Rus komünizmine kur yapıldığı bir dönemde ortaya koyduğu Türkçü mücadele ile gurur duymak ve yolundan gitmek varken aksini yapmak hatanın alasını yapmaktır. Atsız dile getirdiği bu fikirlerini kaleme alırken şahsi menfaatleri için değil asil kandaşları için yapmıştır.... ihanet silsilelerini hergün görüyoruz...Bunun farkına varmış ve vasiyetini çokta doğru tespitlerle gözümüz önüne sermiştir.... Ve bunları görmek var bir de görmekkk var...
Ve son olarak Atsız'dan size bir kaç şey yazıyorum belki daha iyi anlarsınız diye....
"Dünyanın hiçbir yerinde kendi devletini büyütmek isteyenlere “vatan haini” denmemiştir. Biz Ziya Gökalp’ın, Mehmet Emin’in şiirleriyle beslendik. Haritalarda, ırkımızın yaşadığı yerlere baktık. Milletimize fenalık edenleri tarihte okuduk. Ve milli kini ateşten damgalar gibi kalbimize yazdık....ATSIZ...."
"Siz de, eğer bir parça olsun benim gibi düşünmüyorsanız, iyi veya kötü daima doğruyu söylediğime kani değilseniz istediğiniz şekilde karar verin. Siz hâkimler de insan olduğunuz için belki insanlık icabı zuhûllerde bulunabilirsiniz. Fakat yanılmaz hâkim olan zaman, yani tarih, hepimiz hakkında en âdil kararı verecek, Irkçı ve Turancı olduğum için mahkûm olursam bu mahkûmluk hayatımın en büyük şerefini teşkil edecektir....ATSIZ...."
dinamik ülkeler siyasetinden böyle uzak, insani değerlerle böyle ters bir şeyi savunabiliyorsanız şaşırabilirim sadece. önemli insan olup, insana insan gibi değer verip insan gibi yaşamak değil mi?
yok canıım olur mu önemli olan Türk olmak. gerisini kılıçtan geçirelim gitsin tabi haklısınız çok çook.
teşekkürler...oğluna bıraktığı bu mektupta tek bir yanılma payı yoktur...bu kadar ileri görüşlü bir kişinin izinden gittiğim için gururluyum...ruhun şad olsun atam...
bugun tam bir bucuk yasindasin. vasiyetnameyi bitirdim, kapatiyorum. sana bir resmimi yadigar olarak birakiyorum. ogutlerimi tut, iyi bir turk ol. komunizm bize dusman bir meslektir. bunu iyi belle. yahudiler butun milletlerin gizli dusmanidir. ruslar, cinliler, acemler, yunanlilar tarihi dusmanlarimizdir. bulgarlar, almanlar, italyanlar, ingilizler, fransizlar, araplar, sirplar, hirvatlar, ispanyollar, portekizliler, romenler yeni dusmanlarimizdir. japonlar, afganlilar ve amerikalilar yarinki dusmanlarimizdir. ermeniler, kurtler, cerkezler, abazalar, bosnaklar, arnavutlar, pomaklar, lazlar, lezgiler, gurculer, cecenler icer(de)ki dusmanlarimizdir. bu kadar cok dusmanla carpismak icin iyi hazirlanmali. tanri yardimcin olsun!
Buyuk bir birlige ihtiyacimiz var!
Birakalim incir cekirdegini doldurmayan meselelerde birbirimizin gonlunu kirmayi...
Nihat Atsiz hocamizin (Allah rahmet etsin) milletimiz icin ileri surdugu mukemmel dusuncelerini goz ardi edemeyiz. Her kisinin mutlaka kendine ait ozel dusunceleri vardir! Bu vasiyetide oyledir diye dusunuyorum...
Saygilarimla can dostlarim.