Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Yeniçeri Ocağında Değişim
Yeniçeriler Osmanlı tarihinin en ilginç kurumlarından biri, hem disiplinleri hem de zamanla bozulan dramatik yapısının ele alındığı, Yeniçeri ocağının son dönemlerinde ki ahlaki çöküşü ile idealis...
7. Bölüm

Değişmeyen tek şey, Değişimin Kendisidir

20 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Zaman, Hisarkale'de kazanılan zaferin heyecanının yerini, derin bir tefekküre bıraktığı bir döneme girdi. Ali Ağa, artık ocağın tartışmasız ruhani ve askeri lideriydi. Cüneyt Ağa'nın bile ona duyduğu saygı, genç yeniçeriler için güçlü bir mesaj olmuştu. Ancak Ali için asıl mesele, bu zaferi kalıcı kılmak ve Murat Ağa'nın mirasını kurumsallaştırmaktı.

Bir divan toplantısında, köklü bir değişiklik önerdi.
"Kardeşlerim," diye başladı söze, yüzünde ciddi bir ifadeyle, "Hisarkale'de gördük ki, kılıcımızın gücü, ancak hikmetle birleştiğinde gerçek bir zafer getiriyor. Sadece düşmanı yenmek yetmiyor, gönülleri de kazanmamız gerekiyor. Bu yüzden, ocak içinde yeni bir birim öneriyorum: 'Diwan-ı Hikmet'."

Sözleri, divanda bir şok dalgası gibi yayıldı. Gelenekçi yeniçeriler, kaşlarını çattı. Ali, açıklamaya devam etti:
"Bu divan, sadece savaş stratejilerini değil, sınır boylarındaki aşiretlerle ilişkileri, ticaret yollarının güvenliğini, halkla olan bağlarımızı konuşacak. İçinde, sadece tecrübeli ağalar değil, bölgeleri iyi bilen, dillerinden anlayan genç yeniçeriler de olacak. Amacımız, sadece bir işgal gücü olarak değil, bir düzen ve adalet timsali olarak anılmak."

Tartışma uzun ve çetin oldu. Ancak Hisarkale başarısı ve Cüneyt Ağa'nın sessiz onayı, önerinin kabul görmesini sağladı. 'Diwan-ı Hikmet' kuruldu ve ilk iş olarak, benzer sorunlar yaşanan diğer sınır kalelerine "hikmet elçileri" göndermeye başladı.

Bu arada, Ali, kişisel bir görev üstlendi. Murat Ağa'nın anılarını, sözlerini, stratejilerini ve en önemlisi, o lacivert hançerin temsil ettiği felsefeyi yazıya geçirmeye başladı. Geceleri, kandil ışığında, yılların birikimini satırlara döküyordu. Bu, sadece bir vefa borcu değil, gelecek nesillere bırakacağı en değerli hazine olacaktı.

Bir yıl sonra, ocağa yeni katılan acemi oğlanlar arasında, özellikle zeki ve çevik bir genç dikkat çekti: Kemal. Ali, onda, yıllar önce kendisinde gördüğü o aynı ateşi, öğrenme açlığını fark etti. Onu yanına aldı, tıpkı Murat Ağa'nın kendisine yaptığı gibi.

Kemal'e, sadece kılıç tutuşunu düzeltmekle kalmadı, ona hançerin anlamını anlattı. Onu Diwan-ı Hikmet'in toplantılarına götürdü, farklı bakış açılarını dinlemeyi öğretti. Kemal, hızla öğreniyor, Ali'nin her sözünü adeta içiyordu.

Bir akşam, Kemal, Ali'ye sordu:
"Ali Ağa, siz hiç korkmuyor musunuz? Bu kadar değişim, bizi zayıflatır mı diye?"

Ali, genç çırağının omzuna elini koydu ve Murat Ağa'nın kendisine söylediği sözleri hatırlattı:
"Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir, Kemal. Önemli olan, değişirken özümüzü, yani adalet ve düzen aşkımızı kaybetmemek. Güç, sadece fiziksel değildir. Asıl güç, doğru olanı yapma iradesidir."

Zaman ilerledikçe, Yeniçeri Ocağı, Ali'nin liderliğinde yeni bir kimliğe bürünmeye başladı. Hala imparatorluğun en keskin kılıcıydılar, ama aynı zamanda birer diplomat, birer mühendis, hatta bazen birer hakem oldular. Osmanlı'nın uzak sınırlarında, "Yeniçeri" ismi, artık sadece korkulan değil, aynı zamanda güvenilen bir sıfat haline geliyordu.

Ali, bir gün Murat Ağa'nın kabri başında durmuş, olanları düşünüyordu. Elinde, tamamladığı "Murat Ağa'nın Sözleri" adlı küçük risale vardı. Rüzgar, sayfalarını hafifçe kımıldatıyordu.

"Usta," dedi içinden, "Senin ateşin sönmedi. Sadece elden ele geçti, her birimize bir kıvılcım oldu. Ve şimdi, Kemal'de ve diğerlerinde yeniden alevleniyor."

Ocağın avlusunda, yeni acemi oğlanlar, Kemal'in etrafında toplanmış, ondan bir ders dinliyorlardı. Ali, uzaktan onları izledi. Yüzünde, Murat Ağa'nın vasiyetini yerine getirmenin, bir sonraki nesile ışık olmanın derin huzuru vardı.

Gerçek zaferin, savaş meydanlarında kazanılandan çok daha kalıcı olduğunu bir kez daha anladı. Zafer, bir geleneğin, bir bilgeliğin ve bir insanlığın, bir sonraki kuşağa aktarılmasıydı. Ve Yeniçeri Ocağı, bu zincirin yeni bir halkasıyla daha güçlenerek, tarihteki yerini almaya devam ediyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL