Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
TÜRKİYE’DE BEYAZ TÜRK HEGEMONYASI
Türkiye’deki “Beyaz Türk” kimliği etrafında şekillenen kültürel-siyasal hegemonya, dünyadaki yönetim modellerinin sınıfsal, etnik ve kültürel iktidar biçimleriyle karşılaştırılarak incelenmiştir. Maka...
55. Bölüm

Kemalist Modernleşme ve Hegemonik Bir Kategori Olarak 'Beyaz Türklük': Modernist Dönem (1920'ler-1960'lar) Perspektifinden Eleştirel Bir Analiz

18 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Özet:

Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu modernleşme projesi olan Kemalizm'in, etnik (Türk), dini (Sünni-İslam) ve sosyo-kültürel (seküler-Batılı) niteliklerle tanımlanan hegemonik bir "Beyaz Türk" kimliği inşa etme sürecini analiz etmektedir. Makale, 1920'lerden 1960'lara uzanan Modernist Dönem'e odaklanarak, bu homojen ulus inşasının, işlevselci bir toplum modeli anlayışıyla nasıl meşrulaştırıldığını sorgulamaktadır. Marksist, psikolojik, sosyolojik, felsefi ve tarihsel eleştirel perspektiflerden yararlanılarak, bu normatif idealin, etnik azınlıkları, Alevileri ve dindar muhafazakarları "işlevsiz öteki"ler olarak kodlayarak marjinalleştirdiği, dışladığı ve şiddeti meşrulaştıran bir hegemonya mantığı ürettiği tezi savunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Beyaz Türklük, Kemalizm, Hegemonya, Modernist Dönem, İşlevselcilik, Eleştirel Teori, Türkiye Modernleşmesi.

Giriş: Tez ve Teorik Çerçeve

Türkiye Cumhuriyeti'nin erken dönem modernleşme projesi, yalnızca bir siyasi ve ekonomik dönüşüm değil, aynı zamanda köklü bir toplumsal mühendislik hamlesidir. Bu hamlenin merkezinde, etnik olarak Türk, dini olarak (nominal olarak) Sünni-İslam ve sosyo-kültürel olarak seküler-Batılı bir yaşam tarzını benimsemiş bir "yurttaş" idealini merkeze alan hegemonik bir kategori olarak 'Beyaz Türklük' inşası yatar. Bu çalışmanın temel tezi, Kemalist ideolojinin, özellikle 1920'ler-1960'lar arasındaki Modernist Dönem'de, Emile Durkheim ve Talcott Parsons'un temellerini attığı işlevselci (fonksiyonalist) sosyoloji anlayışıyla paralel bir mantık izleyerek, toplumu istikrarlı ve uyumlu bir sistem olarak kurguladığı yönündedir. Bu kurguda, sistemi bütünleştiren, "modern" ve "ilerici" addedilen 'Beyaz Türk' normu normatif ideal haline getirilirken, bu ideale uymayan gruplar (Kürtler, Aleviler, dindarlar, gayrimüslimler) "anomi yaratan", "işlevsiz", "sistem dışı" öğeler olarak tanımlanmış ve bu tanım üzerinden dışlayıcı, asimilasyoncu ve zaman zaman şiddet içeren politikalar meşrulaştırılmıştır.

Bu tezi desteklemek için çoklu bir eleştirel analiz yapılacaktır:

Marksist Perspektif: 'Beyaz Türklük'ün, devlet eliyle yaratılan ve Anadolu'nun yerel burjuvazisi ile bürokrasiyi (asker-sivil) kapsayan bir "hakim sınıf" veya "yönetici seçkinler" kategorisi olarak nasıl işlev gördüğü incelenecektir (Keyder, 1989).

Psikolojik Perspektif: Ötekinin (Kürt, Alevi, dindar) aşağılanması ve stereotipleştirilmesi yoluyla 'Beyaz Türk' kimliğinin psikolojik olarak nasıl sağlamlaştırıldığı, bir "üstün grup" aidiyeti yaratıldığı analiz edilecektir.

Sosyolojik-Felsefi Perspektif: Antonio Gramsci'nin "hegemonya" kavramı (1971) ve Louis Althusser'in "Devletin İdeolojik Aygıtları" (Devlet, Eğitim, Medya) teorisi (1971) üzerinden, bu kimliğin sadece zorla değil, rıza ile nasıl içselleştirildiği irdelenecektir.

Tarihsel Perspektif: Soyadı Kanunu, Varlık Vergisi, Türk Tarih Tezi, Türkçe ezan uygulaması, Dersim Harekâtı (1937) ve 6-7 Eylül Olayları (1955) gibi somut tarihsel olaylar, bu hegemonya mantığının pratikteki yansımaları olarak incelenecektir.

Modernist Dönem ve İşlevselcilik Bağlamında Kemalist Proje

Modernist Dönem sosyolojisi, toplumu organik bir bütün, dengeli bir sistem olarak görme eğilimindedir. Parsons'un "yapısal işlevselciliği", bir sistemin varlığını sürdürebilmesi için dört temel işlevi (AGIL: Uyum, Goal-Attainment [Hedef Gerçekleştirme], Bütünleşme, Latent Pattern Maintenance [Gizil Kalıp Koruma]) yerine getirmesi gerektiğini öne sürer. Kemalist modernleşme projesi, bu işlevselci mantıkla birebir örtüşür:

Uyum (Adaptation): Toplumun ekonomik ve teknolojik olarak modernleşmesi (sanayileşme, demiryolları).

Hedef Gerçekleştirme (Goal-Attainment): "Çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma" gibi nihai bir hedefin siyasi irade (CHP ve Tek-Parti rejimi) tarafından belirlenmesi ve dayatılması.

Bütünleşme (Integration): Toplumsal dayanışmanın sağlanması. İşte tam da bu noktada, homojen bir ulusal kimlik ('Beyaz Türklük') en önemli bütünleştirici araç olarak sunulmuştur. Farklılıklar, sistemi parçalayabilecek "anomik" tehditler olarak görülmüş ve bertaraf edilmeleri gerektiği düşünülmüştür.

Gizil Kalıp Koruma (Latent Pattern Maintenance): Seküler, laik, Batıcı değerlerin eğitim, hukuk ve kültür politikaları (Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu) aracılığıyla nesilden nesile aktarılması ve 'Beyaz Türk' normunun sürekliliğinin sağlanması.

Bu işlevselci bakış, görünürde nötr ve bilimsel bir toplum modeli sunar. Ancak, eleştirel teori (özellikle Frankfurt Okulu) ve post-yapısalcı felsefe (Foucault) bu görünüşün ardındaki iktidar ilişkilerini ortaya çıkarır. Kemalist projenin "istikrar" ve "uyum" vurgusu, aslında iktidarın meşrulaştırılmasına hizmet eder. Sistemin "işlevselliği", merkeze konulan 'Beyaz Türk' kimliğinin çıkarlarına göre tanımlanır. Bu kimliğe uymayan her şey, sistem için bir "arıza", "işlev bozukluğu" olarak etiketlenir ve "düzeltilmeye" (asimile edilmeye) ya da "atılmaya" (yok edilmeye, sürgün edilmeye) mahkum edilir.

Hegemonya ve Şiddet: Tarihsel Olaylar Üzerinden Bir Okuma

'Beyaz Türk' normativitesinin inşası sadece kültürel bir proje değildi; devlet şiddetiyle yakından iç içe geçmişti. Bu şiddet, hegemonyayı tesis etmenin hem "rıza" (Gramsci, 1971) hem de "zor" araçları olarak işlev gördü.

Dersim Harekâtı (1937-38): Bu olay, işlevselci "bütünleşme" mantığının en trajik tezahürüdür. Merkezi otoriteye (özellikle de vergi ve askere alma politikalarına) direnen, Alevi-Zaza/Kürt kimliğiyle öne çıkan Dersim, Kemalist modernleşmenin homojenleştirici tahayyülünde bir "çıban başı", bir "işlevsiz uzuv" olarak kodlandı. Şiddet, bu "anomik unsuru" ortadan kaldırarak sistemi yeniden "dengeye" kavuşturmanın bir aracı olarak görüldü (Zürcher, 2004). Bu, fiziksel şiddetin, sosyolojik bir "sorun çözme" aracına dönüştürülmesidir.

Varlık Vergisi (1942) ve 6-7 Eylül Olayları (1955): Bu olaylar, gayrimüslim azınlıkları (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler) ekonomik ve sosyal hayattan tasfiye etmeyi amaçlayan, 'Beyaz Türk' hegemonyasını ekonomik olarak sağlamlaştıran uygulamalardır. Varlık Vergisi, Müslüman-Türk tüccarları korurken, gayrimüslim tüccarları iflasa sürükleyerek, Marksist perspektiften bakıldığında, ekonomik iktidarın belirli bir etno-dini grubun (Beyaz Türk) elinde toplanmasını sağlamıştır (Akar, 1999). 6-7 Eylül Olayları ise, gayrimüslimlere yönelik nefretin kitlesel şiddet yoluyla nasıl dışavurulduğunu ve bu şiddetin devlet aygıtlarınca nasıl manipüle edildiğini göstermektedir (Güven, 2006).

Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi: Bu teoriler, psikolojik ve sembolik şiddetin araçlarıydı. Türk Tarih Tezi, tüm uygarlıkların kökenini Orta Asya'ya ve Türklere bağlayarak, "Türk" kimliğine üstünlük ve kadimlik atfediyordu. Bu, etnik azınlıkların tarihini yok saymanın ve onları psikolojik olarak aşağılamanın bir yoluydu. Güneş Dil Teorisi ise, Türkçeyi tüm dillerin anası ilan ederek, dil üzerinden bir hegemonya kurmayı amaçlıyordu.

Sonuç ve Sentez

Modernist Dönem'in işlevselci sosyolojik bakışı, Kemalist modernleşmeyi anlamak için önemli bir çerçeve sunar, ancak bu çerçeve eleştirel teorilerle sorgulanmadığında, projenin yarattığı tahribatı gizleme riski taşır. Kemalizm, toplumu istikrarlı ve uyumlu bir sistem olarak kurgularken, bu sistemin merkezine 'Beyaz Türk' kimliğini yerleştirmiş ve bu kimliği normatif bir ideal haline getirmiştir.

Bu hegemonya, yalnızca eğitim ve kültür politikalarıyla (rıza) değil, aynı zamanda Dersim, Varlık Vergisi gibi doğrudan şiddet (zor) uygulamalarıyla da tesis edilmiştir. Marksist analiz, bunun sınıfsal boyutunu; psikolojik analiz, kimlik inşasındaki ötekilere bağımlılığını; felsefi analiz, iktidar ve bilgi ilişkisini; tarihsel analiz ise somut sonuçlarını ortaya koyar.

Sonuç olarak, 1920'ler-1960'lar Türkiye'si, işlevselciliğin "istikrar" ve "düzen" söyleminin, aslında nasıl derin bir dışlama, asimilasyon ve şiddet mantığına hizmet edebileceğinin çarpıcı bir örneğidir. 'Beyaz Türklük' kategorisi, bu sürecin hem ürünü hem de ana taşıyıcısı olarak, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal hayatında onlarca yıl etkisini sürdürecek bir kurucu dışlama (constitutive exclusion) mekanizması işlevi görmüştür. Bu mirasın eleştirel bir okumasını yapmak, günümüz Türkiye'sindeki kimlik politikalarını ve toplumsal kırılma hatlarını anlamak için hayati öneme sahiptir.

Kaynakça (Seçilmiş)

Akar, R. (1999). Aşkale Yolcuları: Varlık Vergisi ve Çalışma Kampları. İletişim Yayınları.

Althusser, L. (1971). Ideology and Ideological State Apparatuses. In Lenin and Philosophy and Other Essays. Monthly Review Press.

Gramsci, A. (1971). selections from the Prison Notebooks. International Publishers.

Göle, N. (1997). The Quest for the Islamic Self within the Context of Modernity. In S. Bozdoğan & R. Kasaba (Eds.), Rethinking Modernity and National Identity in Turkey. University of Washington Press.

Güven, D. (2006). *6-7 Eylül Olayları: Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında*. İletişim Yayınları.

Keyder, Ç. (1989). Türkiye'de Devlet ve Sınıflar. İletişim Yayınları.

Mardin, Ş. (1973). Center-Periphery Relations: A Key to Turkish Politics?. Daedalus, 102(1), 169-190.

Parsons, T. (1951). The Social System. The Free Press.

Üstel, F. (2004). "Makbul Vatandaş"ın Peşinde: II. Meşrutiyet'ten Bugüne Vatandaşlık Eğitimi. İletişim Yayınları.

Zürcher, E. J. (2004). Turkey: A Modern History. I.B. Tauris.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL