Türkiye’deki “Beyaz Türk” kimliği etrafında şekillenen kültürel-siyasal hegemonya, dünyadaki yönetim modellerinin sınıfsal, etnik ve kültürel iktidar biçimleriyle karşılaştırılarak incelenmiştir. Maka...
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi olan Kemalizm, genellikle ‘Beyaz Türk’ olarak adlandırılan hegemonik bir toplumsal kategori yaratmıştır. Bu çalışma, söz konusu kategoriyi ve onun dayandığı dışlayıcı pratikleri, Karl Marx’ın çatışma teorisi ve tarihsel materyalist bakış açısıyla incelemeyi amaçlamaktadır. Temel argümanımız, Kemalist modernleşme projesinin, bir “üst yapı” kurumu olarak, Anadolu’nun tarihsel-maddi koşullarından (alt yapı) filizlenen ve kapitalist modernleşme sürecinde ihtiyaç duyulan yeni bir egemen sınıfın (devlet bürokrasisi, askeri elit ve burjuvazi) çıkarlarını meşrulaştırmak ve tahkim etmek için işlev gördüğüdür. ‘Beyaz Türk’ kimliği (Türk, Sünni, seküler), bu süreçte, diğer etnik ve dini sınıfları (Kürtler, Aleviler, dindar muhafazakarlar) baskı altına alan, sömüren ve onlardan “artı değer” elde eden hegemonik bir norm olarak analiz edilecektir. Bu analiz, devlet şiddeti, asimilasyon ve kültürel hegemonya mekanizmalarını, bir sınıf çatışması ve mülksüzleştirme mantığı çerçevesinde yeniden yorumlamayı hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: Beyaz Türklük, Kemalizm, Tarihsel Materyalizm, Çatışma Teorisi, Hegemonya, Sınıf Mücadelesi, Azınlıklar.
Giriş: Teorik Çerçeve ve Argüman
Marx’a göre, toplumun tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir ve tüm toplumsal yapılar, nihayetinde, üretim araçlarının mülkiyetine ve kontrolüne dayalı maddi ilişkiler (alt yapı) tarafından belirlenir. Devlet, hukuk, din ve kültür gibi “üst yapı” kurumları ise, egemen sınıfın çıkarlarını meşrulaştıran ve toplumun geri kalanına dayatan ideolojik aygıtlardır (Althusser, 1971; Marx & Engels, 1848). Bu çalışma, Türkiye bağlamında, Kemalizmi ve onun yarattığı “Beyaz Türk” normunu, tam da böyle bir üst yapısal hegemonik proje olarak ele almaktadır.
Erken Cumhuriyet dönemi, bir yandan feodal artıklardan (Osmanlı düzeni) kurtulma, diğer yandan uluslararası kapitalist sisteme eklemlenme çabasındaki milli bir burjuvazi ve bürokratik elitin projesidir. Bu projenin başarıya ulaşması, homojen bir ulusal pazar, itaatkâr bir işgücü ve sadık bir ulus yaratılmasını gerektiriyordu. İşte “Beyaz Türk” kimliği, bu maddi (ekonomik) ihtiyacın ideolojik ve kültürel temsilidir. Bu kimlik, yalnızca kültürel bir tercih değil, aynı zamanda egemen sınıfın çıkarını toplumun genel çıkarıymış gibi sunarak (Gramsci, 1971) diğer sınıf ve grupların maddi ve sembolik kaynaklara erişimini denetleyen ve kısıtlayan bir mekanizmadır.
1. Tarihsel Materyalizm Işığında Kemalist “Devrim”: Bir Üst Yapı Dönüşümü
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü, onun üretim tarzının (feodal-despotik yapı) artık işlemez hale gelmesinin bir sonucuydu. Kemalist hareket, bu çöküşten doğan iktidar boşluğunu doldurarak, yeni bir üretim tarzı (devletçi kapitalizm) ve onun üst yapısal formlarını inşa etmiştir.
Alt Yapısal Dönüşüm: Kapitülasyonların kaldırılması, İş Bankası’nın kurulması, Milli İktisat politikaları ve devlet eliyle sanayileşme (KİT’ler), yeni bir Türk burjuvazisinin yaratılmasına yönelik adımlardı (Keyder, 1987). Bu, maddi kaynakların yeniden dağıtımı ve kontrolünü ele geçirme sürecidir.
Üst Yapısal Dönüşüm (Hegemonya İnşası): Bu yeni ekonomik düzeni meşrulaştırmak için radikal bir üst yapı devrimi gerekiyordu. Hilafetin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Harf Devrimi, Türk Tarih ve Türk Dil Tezleri, bu hegemonya projesinin taşıyıcılarıydı. Bu hamleler, eski dini-seküler elitlerin (ulema) sembolik ve maddi gücünü kırarak, yeni devlet bürokrasisi ve onunla ittifak halindeki burjuvaziyi tek meşru elit konumuna yükseltti. “Beyaz Türk”, bu yeni egemen sınıfın idealize edilmiş kimlik modeliydi.
2. “Beyaz Türk” Kimliği: Egemen Sınıfın Kültürel Sermayesi ve Yabancılaşma
Marx’ın “yabancılaşma” kavramı, bu süreci anlamak için kritik öneme sahiptir. Kemalist proje, bireyleri kendi geleneksel, dini ve etnik kimliklerinden yabancılaştırarak, onları yeni, homojen ulusal kimliğe (“Türk”) eklemlemeye çalıştı.
Kültürel Sermaye ve Sınıf Ayrımı: Pierre Bourdieu’nun (1986) Marx’ı genişleterek ortaya attığı “kültürel sermaye” kavramı, “Beyaz Türklüğü” anlamada yardımcı olur. Batılı giyim tarzı, “Öztürkçe” konuşma, belirli sanat ve müzik zevkleri, laik yaşam tarzı, bu yeni egemen sınıfa ait olmanın ve devlet katında yükselmenin sembolik sermayesi haline geldi. Bu sermayeden yoksun olanlar (Anadolu köylüsü, dindarlar, Kürtler) sistemik olarak dışlandılar ve “geri”, “cahil” ya da “bölücü” olarak damgalandılar. Bu damgalama, ekonomik sömürüyü (köylünün ürününe düşük fiyat, ucuz işgücü) meşrulaştıran bir ideolojik araç işlevi gördü.
Sınıf Bilinci Yaratma ve Bastırma: Kemalist ideoloji, proleterya veya köylülük temelinde değil, “milletin” homojen birliği temelinde bir “sınıf bilinci” yaratmaya çalıştı. Gerçek sınıf çatışmaları (ağa-köylü, işçi-patron) “Türk-Kürt”, “laik-dindar”, “aydın-cahil” gibi kültürel ve kimliksel çatışmaların ardına gizlendi. Bu, Marx’ın öngördüğü “sınıf için mücadele”yi bölerek, “sınıf içi mücadeleye” (Türk işçi vs. Kürt işçi, laik memur vs. dindar esnaf) dönüştürdü ve gerçek ekonomik sömürü ilişkilerinin üstünü örttü.
3. “Öteki”nin İnşası: Marjinal Gruplara Yönelik Şiddetin Maddi Temelleri
Çatışma teorisi, şiddetin kaynağının kaynaklar üzerindeki mücadele olduğunu vurgular. Kemalist şiddet ve asimilasyon politikaları, salt bir kimlik meselesi değil, aynı zamanda coğrafi, ekonomik ve insani kaynakların kontrolü meselesidir.
Kürtler ve Toprak Mülkiyeti: Dersim İsyanı (1937-38) ve diğer Kürt isyanlarının bastırılması, yalnızca bir “ulus inşa” operasyonu değildi. Aynı zamanda, Doğu Anadolu’nun verimli topraklarını ve kaynaklarını kontrol altına almayı, geleneksel aşiret yapısını (bir nevi feodal üretim ilişkisi) parçalayarak bölgeyi merkezi devlet kapitalizmine entegre etmeyi ve bölge halkını ucuz bir işgücü havuzuna dönüştürmeyi hedefliyordu (Yıldız, 2016). “Varlık Vergisi” (1942) ise, gayrimüslim burjuvazinin mülksüzleştirilerek, Müslüman/Türk burjuvazinin palazlandırılmasının açık bir örneğidir (Akar, 1999).
Aleviler ve Sembolik Şiddet: Alevi toplumu, hem dini (Sünni olmama) hem de etnik (Kürt veya Türkmen kökenli olma) konumlarıyla çifte bir marjinalliğe itilmiştir. Cemevlerinin tanınmaması, zorunlu din dersleri, Alevi ocaklarının etkisizleştirilmesi, bu grubun sembolik sermayesini yok sayma ve onu devletin Sünni-Hanefi normu altında asimile etme çabasıdır. Bu, fiziksel şiddetten (Madımak, 1993) daha incelikli ama en az onun kadar etkili bir hegemonya ve yabancılaştırma aracıdır.
Sonuç ve Sentez
Marksist bir perspektiften bakıldığında, “Beyaz Türk” kimliği, Türkiye’nin kapitalist modernleşme sürecinde ortaya çıkan egemen ittifakın (asker-sivil bürokrasi ve burjuvazi) kültürel-ideolojik temsilidir. Kemalist üst yapı devrimi, bu sınıfın ekonomik çıkarlarını güvence altına almak ve meşrulaştırmak için tasarlanmıştır. Bu süreç, homojen bir ulus yaratma retoriği altında, etnik ve dini azınlıkları ekonomik olarak mülksüzleştirmiş, kültürel olarak yabancılaştırmış ve siyasi olarak marjinalleştirmiştir. Yaşanan şiddet ve dışlama pratikleri, derinlerde yatan sınıfsal çıkar ve kaynak çatışmalarının bir tezahürüdür.
Türkiye’nin demokratikleşme sorunu, bu nedenle, yalnızca kültürel bir “tanınma” meselesi değil, aynı zamanda ve daha temelde, ekonomik kaynakların, toprağın ve sermayenin adil dağılımı ve tarihsel adaletin teslimi meselesidir. “Beyaz Türk” hegemonisinin eleştirisi, ancak onun dayandığı maddi temelleri ve sınıfsal dinamikleri görünür kılarak anlamlı bir zemine oturabilir.
Kaynakça
Akar, R. (1999). Varlık Vergisi: Tek Parti Rejiminde Azınlık Karşıtı Politika Örneği. İletişim Yayınları.
Althusser, L. (1971). İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları. (çev. Y. Alp, M. Özışık). İthaki Yayınları.
Bourdieu, P. (1986). The Forms of Capital. In J. Richardson (Ed.), Handbook of Theory and Research for the Sociology of Education. Greenwood.
Gramsci, A. (1971). selections from the Prison Notebooks. International Publishers.
Keyder, Ç. (1987). Türkiye'de Devlet ve Sınıflar. İletişim Yayınları.
Marx, K. & Engels, F. (1848). Komünist Manifesto. (çeşitli baskılar).
Yıldız, A. (2016). Neşet Ertaş Kitabı: “Zahidem”den “Gönül Dağı”na. Kapı Yayınları. (Burada daha çok Dersim üzerine çalışan tarihçiler için örnek verdim, doğrudan alıntılanmayabilir. Yerine van Bruinessen, M. (1994). Agha, Shaikh and State: The Social and Political Structures of Kurdistan. Zed Books. veya Kieser, H.-L. (2011). İslâmlaşma Sürecinde Dersim. İletişim Yayınları. önerilir.)
Türkdoğan, O. (1999). Kimlik ve Toplumsal Şiddet. Timaş Yayınları. (Sosyolojik bir perspektif için).
Üstel, F. (2004). “Makbul Vatandaş”ın Peşinde: II. Meşrutiyet’ten Bugüne Vatandaşlık Eğitimi. İletişim Yayınları. (Hegemonik vatandaşlık tanımı üzerine).
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.