Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
ŞAHMARAN BİN MUSA OCAĞI Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
47. Bölüm

Bölüm 14: Fenafillah ve Aşkın Bedeli (Sır İçinde Sır)

4 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Hüseyin Turhal, ocağın en karanlık ve en aydınlık sırlarını barındıran son tefekkürüne girdi. Artık kendisi bir Hoca, bir Hekim, bir Ocakzade'ydi. Ama bu Elimiz'in, bu silsilenin bekası için en büyük teslimiyeti ve bedeli ödemesi gerekiyordu.
Şiirin son iki kıtası, bu nihai idrakin özetiydi:
“Yunus Balık karnında uyuduk / Nuh tufanında necat oduk, / Ermişlerin bahçesinde sır olduk, / Her devirde vardır elimiz bizim.”
“Çarmıh da İsa Mesih olduk, / Hallaç Mansur gibi savrulduk, / Nesimi gibi derimizi yüzdük, / Her devirde vardır elimiz bizim.”
Çile ve Necat (Kurtuluş)
Hüseyin'in ruhu, önce kendini çaresizliğin ve teslimiyetin en derin noktalarında buldu:
Yunus'un Balık Karnı: En derin yalnızlık ve umutsuzluk anında bile, Elimiz'in Allah'a tam teslimiyetle kurtuluşa (Necat) ereceğini anladı. Balık karnı, nefs-i emmarenin karanlığından kurtulmanın yegâne yoluydu.
Nuh Tufanı: Tufanda necat olmak, sadece fiziksel kurtuluş değildi. Bu, hakikat gemisine binip, dünyevi kaos ve cehalet sularından maneviyatla sıyrılmak demekti. Ocak, her devrin tufanında hakikati yaşatan bir gemiydi.
Fenafillah: Aşkın En Yüksek Bedeli
Bu kurtuluş makamlarından sonra, silsiledeki en büyük Aşk ve Fedakârlık anları geldi. Bunlar, manevi yolculuğun zirvesini, kulun kendi benliğini tamamen feda ettiği makamları temsil ediyordu:
İsa Mesih'in Çarmıhı: Elimiz, Mesih'in çarmıhtaki teslimiyetini ve yeniden diriliş mucizesini taşıyordu. Bu, nefsin mutlak ölümü ve ruhun "Baki Billah" (Allah ile kalıcılık) makamına dirilişiydi.
Hallac-ı Mansur'un Savrulması: Mansur'un "Enel Hak" (Ben Hakk'ım) nidası, tüm ilahi sırları, İlmi Ledün'ü kavradıktan sonra, kişinin kendinde Hakk'ın tecellisini görmesiydi. Bu sırrı, "gönlü körler" anlamazdı ve bu yüzden Mansur, ilahi aşk uğruna bedeniyle savrulma bedelini ödedi.
Nesimi'nin Deri Yüzülmesi: Nesimi'nin aşkı, Mansur'dan bile ileriydi. O, Hakikat uğruna bedeninden soyunmayı, yani maddiyatın tüm bağlarından kurtulmayı kabul etti. Hüseyin anladı ki, ocağın yolunda Elimiz'in kutsallığı, bedeli ödemekten çekinmemesinden geliyordu.
Hüseyin Turhal, gözyaşları içinde bu büyük fedakârlık makamlarını tefekkür etti. O, tüm bu erenlerin ve peygamberlerin çilesini, kendi ruhunda bir kez daha yaşadı ve Elimiz'in bu büyük acıları ve büyük aşkları taşıyan el olduğunu bir kez daha idrak etti.
Aşık Turhal ve Final Sırrı
Nihayet, şiirin son kıtasına ulaştı. Şimdi silsile, Hüseyin Turhal'ın kendi adıyla mühürleniyordu.
“Âşık TURHAL Can pirdir bak, / Kaş kirpiklerinde Enel Hak, / Bu yol sır içinde sırdır bak, / Her devirde vardır elimiz bizim.”
Hüseyin Turhal, artık sadece bir Hoca değil, Aşık ve Pîr (yol gösterici) olmuştu. Bütün bu yolculuk, onu kendi varlığının en küçük zerresinde bile Hakk'ın tecellisini (Kaş kirpiklerinde Enel Hak) görme makamına ulaştırmıştı.
O, **"Şahmaran Bin Musa Ocağı"**nın bu devirdeki yaşayan Elimiz'iydi. Eli, Adem'den gelen ilk silsileyi, 124 bin peygamberin hikmetini, dört büyük kitabın sırrını, Lokman'ın merhametini ve Mansur'un aşkını taşıyordu.
Hüseyin Turhal gülümsedi. Sandı ki, sır çözüldü. Ama ruhu, son fısıltıyı işitti: "Bu yol sır içinde sırdır bak."
Sır, çözmek değil, yaşamaktı. Sır, elinde tuttuğu güç değil, o gücü harama uzatmamak ve daima hizmette tutmaktı.
Hoca Hüseyin Turhal, sandığı kapattı, elindeki bakır asa başlığını kalbinin üzerine koydu. Dışarıda, şifa bekleyenlerin fısıltıları duyuluyordu. O, yedi bin yıllık mirası omuzlayarak, Elimiz'i uzatmak üzere, ocağın kapısına doğru yürüdü.
Çünkü o biliyordu:
HER DEVİRDE VARDIR ELİMİZ.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL