Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezî kavramlarından olan Rızalık'ı, onu şekillendiren Anadolu bağlamından çıkarak, İber Yarımadası'nın (İspanya/Portekiz) felsefi ve tarihî tecrübesi üzerinden yeniden okumayı amaçlar. Endülüs'ün çoğulcu, akılcı (İbn Rüşdçü) mirası ile Frankocu dönemin varoluşçu sorgulamaları (Unamuno) arasında kalmış bu coğrafyanın bakışı, "döktüğünü doldur, ağlattığını güldür" şeklinde özetlenen telafi ve tazmin etiğini anlamak için benzersiz bir lens sunar. Makale, "kümes metaforu" üzerinden, insan olma hallerini (cahil, sûretî insan, insan-ı kâmil) Marksist bir yabancılaşma, psikolojik sorumluluk ve sosyolojik bir barış aracı olarak analiz edecek; "Allah'ı insan yarattı bakışı"nı ise İberyan antroposantrizm ve eleştirel teori ile diyaloğa sokacaktır.
Bir Metafor Olarak Köpek
"Hak, Muhammed, Ali. Ey Dede! Sana dil verdim, haktan ve hakikatten yana baş kaldır. Döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap. Bu yolda incinme, incitme; dar gel, doğru söyle." İşte bu yola girene, RIZALIK yolunda denir.
Şu örnek üzerine düşünelim: Bir köpek kümese girer ve tavukları yer. O bir hayvandır ve bu eyleminin iyi ya da kötü olduğunu bilemez. Aynı şekilde, bazı insanlar da sûrette insan olabilir (yani insan suretindedir), ancak yaptığı bir eylemin iyi mi kötü mü olduğunun bilincinde değilse, o sîrette hayvan (yani özü itibarıyla) olarak kalır.
Kişi, yaptığı eylemin iyi veya kötü olduğunun bilincine varırsa, işte o zaman sûrette insan, sîrette de insan olma yoluna girer. Fakat kemale ermek için bu da yetmez. O kişi, yediği tavukların parasını, zarar verdiği sahibine öder ve onun rızalığını alırsa, artık sûrette insan, sîrette insan-ı kâmil olma mertebesine yükselir ve gerçek rızalık yolunda ilerler.
Bu yolun özü, kişinin tüm sıkıntıları kendinden bilmesidir. "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim." sözü bu hakikati ifade eder. Nasıl ki el, gövdenin kaşındığı yeri bilirse, can da kendi derdinin dermanını içinde taşır.
Bu yolun yolcuları ikiye ayrılır: Ârifler ve kâmiller, daima özünü yoklar; cahiller ise daima kendini aklar. İnsan-ı kâmil, sürekli özünü yoklayarak eksiğini ve kusurunu bulur. Maddi veya manevi olarak zarar verdiği her mazlumun zararını, ziyanını tazmin eder ve nihayetinde rızalık yoluna girer. İşte esas olan da budur.
Alevi metnindeki "kümesdeki köpek" metaforu, insanlık durumuna dair derin bir fenomendir. Köpek, eyleminin etik sonuçlarından habersizdir; onun için eylem, sadece içgüdüsel bir doyumdur. Buradan hareketle, bu metafor insanın bilinç, özgürlük ve sorumluluk üçgenindeki yerini anlamak için kullanabilir.
Anahtar Kelimeler: Rızalık, İberyan Felsefe, İbn Rüşd (Averroes), Miguel de Unamuno, Meta-Etik, Tazmin, Yabancılaşma, Alevi-Bektaşi Etigi.
Giriş: İki Kıyı Arasında bir Köprü: Anadolu'nun Öğretisi, İberya'nın Bakışı
Alevi-Bektaşi öğretisi, evrensel etik ilkeleri ihtiva etmesine rağmen, çoğunlukla lokalize bir Doğu geleneği olarak okunmuştur. Bu çalışma, onu, Batı Akdeniz'in akılcı ve trajik bilgelik geleneğiyle buluşturmayı önermektedir. İspanya, bir yandan İslam felsefesinin akılcı yorumunun (İbn Rüşd) Avrupa'ya açılan kapısı olmuş, diğer yandan Unamuno'nun "Trajik Yaşam Duygusu"ndaki gibi, inancın ve aklın çatıştığı varoluşçu bir zemindir. İşte bu diyalektik ortam, Rızalık gibi diyalojik (karşılıklı konuşmaya dayalı) ve telafici bir etiği analiz etmek için ideal bir arkaplan sağlar.
1. Bölüm: Endülüs'ün Yitik Mirası: Akıl, Bilim ve 'Üçler' Kuralının Rasyonalizasyonu
Metinde vurgulanan "Akla mantığa bilime fenne yakın olana İNSAN denilir" ilkesi, doğrudan Endülüs'te yeşeren İbn Rüşdçü (Averroist) geleneğin yankısıdır.
Aklın Özerkliği: İbn Rüşd, felsefe ile dini uzlaştırmaya çalışırken aklı nihai yargıç olarak konumlandırmıştır. Bu, metindeki "dogmalara değil, eleştirel düşünceye dayalı yaşamak" çağrısıyla birebir örtüşür.
'Üçler'in Evrensel Ahlak İlkeleri Olarak Okunusu: "Eline, beline, diline sahip ol" kuralı, İbn Rüşd'ün, dinî hükümlerin ardındaki evrensel "makasıt" (amaçlar/hikmetler) arayışıyla paraleldir. Bu ilkeler, sadece dini bir emir değil, akılla temellendirilebilir evrensel ahlak yasaları olarak yorumlanabilir. Hırsızlık yapmamak (eline sahip ol), toplumsal güveni; iffeti korumak (beline sahip ol), aile kurumunu; yalan söylememek (diline sahip ol) ise iletişimin ve toplumsal sözleşmenin temelini oluşturur.
İspanyol düşünür Miguel de Unamuno, inanç ile akıl arasındaki çatışmadan doğan trajik varoluş halini analiz eder. Onun bireyi, sürekli bir içsel hesap verme, sorgulama halindedir.
Trajik Sorumluluk: Unamuno'nun bireyi, metindeki "Ayağına taş dolansa suç taşta mı sende mi?" sorusunu her an kendine sorar. Bu, dışarıyı suçlamanın rahatlığına değil, trajik bir biçimde tüm sorumluluğu üstlenmenin yüküne işaret eder. Unamuno'nun "Acı çek, öyleyse varım" (Siento, luego soy) ifadesi, bu sorumluluk bilincinin varoluşsal temelidir.
Ölüm ve Tazminat: Unamuno için ölüm bilinci, yaşamı anlamlı kılar. Benzer şekilde, hatanın ve verdiği zararın farkına varmak (ölüm metaforu), tazminat (döktüğünü doldurma) eylemini anlamlı kılan şeydir. Bu, varoluşun trajik ama aynı zamanda etik bir eyleme dönüşmesidir.
3. Bölüm: Marksist Psikoloji ve Sosyoloji Bağlamında 'Kümes Metaforu': Yabancılaşma ve Özgürleşme
Sûrette İnsan (Görünüşte İnsan) = Yabancılaşmış İnsan: "Yaptığının iyi ya da kötü olduğunu bilmiyorsa sırette hayvandır." Bu, Marx'ın, emeğinin ürününden, üretim sürecinden, diğer insanlardan ve nihayetinde kendi özünden yabancılaşmış bireyini tasvir eder. Bu insan, eylemlerinin toplumsal ve etik sonuçlarını göremez; bir hayvanın içgüdüsel eylemde bulunması gibi hareket eder.
Rızalık Yolu = Özgürleşme Pratiği: "Yediği tavukların parasını verip rızalık aldıysa... insan-ı kâmil olur." Buradaki tazminat (tavukların parası) eylemi, yabancılaşmayı kırmanın pratik aracıdır. Birey, eyleminin sonucunu üstlenerek (mülkiyet ilişkilerini tanıyarak - para ödeyerek) ve diğeriyle diyalog kurarak (rızalık alarak) yeniden toplumsal bir özne haline gelir. Bu, soyut bir ahlak değil, somut, pratik ve diyalojik bir özgürleşme sürecidir.
4. Bölüm: 'Allah'ı İnsan Yarattı Bakışı': İberyan Antroposantrizm ve Eleştirel Teori
Bu ifade, metnin en radikal ve evrensel boyutunu temsil eder.
Feuerbach ve İberya: "Allah'ı insan yarattı bakışı", Ludwig Feuerbach'ın (Hıristiyanlığın Özü) din eleştirisinin özüdür: İnsan, kendi özünü dışsallaştırıp ona "Tanrı" adını verir. İberya, bu eleştirinin hem Hıristiyan (Endülüs sonrası katı Katoliklik) hem de İslami (Endülüs'ün akılcı mirası) versiyonlarının çarpıştığı bir coğrafyadır.
Eleştirel Sosyoloji ve İdeoloji Eleştirisi: Bu bakış, Pierre Bourdieu'nün "simgesel şiddet" veya Slavoj Žižek'in "ideoloji" kavramlarıyla da okunabilir. Toplumsal düzen, insan yapımıdır ve "kutsal" olarak sunularak sorgulanamaz hale getirilir. Metnin sonundaki "Tevrat İncil Kur'an ayetleriyle incele analiz sentez çözümleme yap" çağrısı, tam da bu ideolojik kurguyu çözme, insan ürünü metinleri insan zihniyle yeniden ele alma çağrısıdır. Bu, İberyan skolastisizme değil, İberyan eleştirel aklına yapılan bir vurgudur.
Sonuç: Rızalık: İberyan Diyalektiğin Sonucu Olarak Evrensel bir Etik Model
İber Yarımadası'nın felsefi diyalektiği – akıl ve inanç, birey ve toplum, otorite ve özgürlük – bize "Rızalık" kavramını evrenselleştirebileceğimiz bir çerçeve sunar. Rızalık:
İbn Rüşd'ün akılcı mirası üzerine, sorunları dogmalarla değil, akıl ve diyalogla çözmeyi inşa eder.
Unamuno'nun trajik sorumluluk bilincini, "taş bende" diyebilmeyi merkeze alır.
Marksist bir perspektifle, yabancılaşmayı ancak pratik, telafici ve diyalojik bir eylemle (tazmin ve rızalık) kırabileceğimizi öne sürer.
Eleştirel teori ile, tüm otoritelerin (hatta tanrısal olarak sunulanların bile) insanî kökenlerini sorgulamamız ve kendi etiğimizi özerk bir şekilde inşa etmemiz gerektiğini hatırlatır.
Bu nedenle, Rızalık, sadece Alevi-Bektaşi geleneğinin değil, akıl, sorumluluk ve diyaloğa dayalı evrensel bir etik arayışın da adı olmayı hak etmektedir.
Kaynakça (İber Odaklı)
Birincil Felsefi Kaynaklar:
Ibn Rushd (Averroes). The Decisive Treatise (Fasl al-Maqal). (Akıl ve dinin uzlaşması üzerine).
Unamuno, Miguel de. The Tragic Sense of Life in Men and Nations (Del Sentimiento Trágico de la Vida). (Varoluş, inanç ve sorumluluk üzerine).
İkincil Analiz ve Teori Kaynakları:
Marx, Karl. Economic and Philosophic Manus cripts of 1844. (Yabancılaşma teorisi için).
Feuerbach, Ludwig. The Essence of Christianity. (Din eleştirisi için).
Bourdieu, Pierre. Outline of a Theory of Practice. (Simgesel şiddet ve habitus için).
Žižek, Slavoj. The Sublime Object of Ideology. (İdeoloji eleştirisi için).
castro, Américo. The Spaniards: An Introduction to Their History. (İber kültürünün oluşumunda İslam, Yahudi ve Hıristiyan etkileşimini anlamak için).
Karşılaştırmalı Çalışmalar:
Öz, Mustafa. Aleviliğin Tarihsel ve Teolojik Boyutları. (Özgün bağlamı anlamak için).
Fanon, Frantz. The Wretched of the Earth. (Sömürgecilik sonrası toplumlarda "insan olma" mücadelesini anlamak için metaforik bir okuma).
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.