Göğün nabzı gibi atan bir hikâyenin tam ortasında, her şey bir anda kesiliyor…
Sanki kalemi tutan görünmez bir el, cümlenin tam kıyısında nefesini çekip duruyor.
İşte o an, KORTAN’ın yarım kalmı...
Gece, boş bir odanın nefesini andıran uğultuyla ağırlaşırken… Yarım kalmış defterin sayfaları kendi kendine titredi. Sanki karanlığın içinden bir damar atıyor, sessiz bir kalp çırpınarak uyanıyordu.
Derken…
Mürekkep, sayfanın ortasında kabardı. Kıvrıldı… kıpırdadı… dumanla karışan siyaha dönüştü. Harflere benzeyen gölgeler yer değiştirdi; eksik cümleler birbirini itip kopuyordu.
Ve defterin göbeğinden bir çatlak açıldı. İnce bir ışık huzmesi, geceyi yarıp dışarı taştı.
Kortan…
Adı önce bir fısıltıydı. Sonra dumanın içinden bir beden toplandı: Kâğıt lifleri gibi kıvrımlı bir deri… Mürekkep damarlarında yanan kıvılcımlar… Ateşle mühürlenmiş bir nefes.
Ayağa kalktı ve dogruldu .Her şey yarımdı.
Kortan, doğduğu sayfaya baktı. Sözcüklerin bir kısmı yanmıştı, kalanlar ise boğuk bir çığlık gibi kıvrılmıştı.
Elini uzattı— parmak uçlarından ince bir duman süzüldü. Sayfaya düştüğünde bir şey hissetti:
O harfin yokluğu. Kendi sonunu belirleyecek o kayıp işareti… Kapanış cümlesinin ilk izi.
Gölge bir an titredi odada. Kortan başını çevirdi.
Masadaki mürekkep şişesi hâlâ yerdeydi. Duvardaki eski saat durmuştu. Yazarın sandalyesi hafifçe sallanıyordu… ama kendisi yoktu.
Kortan’ın içinden bir acı yürüdü. Bu acı, ona ait değildi— yazarının son nefesinden bir parçaydı.
O anda, odanın karanlığında yankılanan en zayıf titreşimi işitti:
“Bu hikâye bize lazım…”
Kortan’ın gözleri karardı.
Bir anda etrafındaki dünya silindi. Görüntüler birbirine karıştı: Yazarın düşen defteri, boğuk bir çığlık, gölge bir yüz, siyah bir eldiven…
Kelimeler içinden akıp geçiyordu. Fısıltılar, çığlık kırıntıları, yarım bırakılmış bir kader.
Ve Kortan o anda gerçeği anlamaya başladı.
Yazarı Zanga kayıptı. Hikâyesi yarımdı. Kendisi de…
Aynanın karşısına geçti.
Cam yüzeyde ne bir insan gördü ne bir hayal— yalnızca mürekkep ve ateşin birleştiği, varlığını ispat etmeye çalışan bir gölge.
Ayna yer yer buğulandı. Duman, Kortan’ın bedeninden süzülüp camı sardı.
Sonra…
Ayna çatladı. Çatlağın içinden başka bir dünyanın soluğu vurdu yüzüne.
“Geç,” dedi bir ses. Kendi sesi değildi, fakat içinden geliyordu. Yarım kalan hayatın çağrısıydı bu.
Kortan elini uzattı, ayna bir su yüzeyi gibi titreşti.
Ve o, bir yarım cümlenin bütün ömrünü yüklenmiş bir varlık, suskun şehirlerin üzerinden akan bir rüzgâr gibi Gerçekler Dünyası’na adım attı.
Arkasında kalan odada yalnızca üç şey kaldı: Külleri dökülen bir defter, sönük bir lamba, ve yazarın yokluğunun üşüten gölgesi.
Kortan bilmeden yürüyordu, ama içindeki ateş ona tek bir yönü işaret ediyordu:
Kayıp son cümlenin izini Ve yazarı kaçıran gölgelerin nefesini...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.