Kendini bulma yolculuğu.
İki ben'in çarpışması,
Ruhun öte yüzü,
Yarım kalmışlığın vücût bulmuş hali.
Kendine itiraf etmekten korktuğun duyguların,
Zamanın dışına paralel evrene açılan bir yarık.
...
Kadının gözlerinde kendi yarım kalmışlığımı görmemle, içimde beklenmedik bir sızı belirdi.
Sanki bütün hayatım boyunca taşıdığım ama adını koyamadığım bir acı, o an biçim aldı. Sesim titredi:
— “Neden… şimdi karşıma çıktın?”
Kadın, bir adım geri çekildi. Geri çekilirken ardında bıraktığı sessizlik, bir kapının yavaşça kapanması gibiydi.
— “Çünkü artık doğrulamayan bir yaran vardı.”dedi.
— “Ve bir yara doğrulmadan, insan hakikate varamaz.”
Sözleri yüreğime ağır bir taş gibi düştü. Dizlerimde hafif bir sarsıntı hissettim.
O sırada, sığınağın içinden derin ve tok bir ses yükseldi. Ne bir insanın nefesiydi bu, ne de rüzgârın uğultusu. Sanki duvarların arkasında yüzlerce yıllık bir hatıranın uyanışı vardı.
Kadın bir an irkildi. Gözlerinde, şimdi tanıdığım o derin hüzünden başka bir şey belirdi: Korku.
Sanki o bile yaklaşmaya çekinmişti bu sese.
— “Kapı çağırıyor.” dedi.
— “Ama seni değil… senin senden sakladığın şeyi.”
Bu cümle içimi çatlatan bir yıldırım gibi oldu. Kapıya döndüm.Az önce hafif aralanıp içeri ışık bırakan kapı, şimdi tamamen açılmıştı. Ama içeriden gelen ışık, biraz önceki huzurlu aydınlık değildi.
Bu ışık… sanki içimde yıllardır susturduğum bir yüzün aynaya yansımasıydı. Karanlıkla aydınlığın birbirini yok etmeye çalıştığı bir parıltı.
Kadın usulca kulağıma eğildi:
— “Sakladığını biliyorum. Yolun henüz başlamadı çünkü o gerçekle yüzleşmedin.”
— “Hangi gerçekle?” diye soracaktım ki… Kadın sustu. Sustu ama sessizliği, kelimelerin yapamayacağı kadar sert bir hakikat taşıyordu.
Tam o anda, sığınağın içinden bir gölge dışarı adım attı.
Bir insan silueti… ama yüzü yoktu.
Sanki gölgenin üzeri kazınmış, hatırası silinmiş, kimliği unutturulmuştu. Her adımında taşlar çatırdıyordu.
Kadın, korkuyla geri çekildi.
— “Hazır değilsin.” dedi. — “Ama o seni yıllardır bekliyor.” Yutkundum.
Sanki kalbim göğsümden taşacak gibiydi. — “Kim… bu?”
Kadının cevabı, hikâyenin damarını bir anda değiştiren o cümle oldu:
— “Senin, terk ettiğin halin.”
O an dizlerimin bağı çözüldü. O an, yıllardır kaçtığım karanlığın yüzünü ilk kez gördüm.
Ve yüzsüz gölge, ağır bir adımla bana doğru yaklaştı.
Kadın elimi tuttu.
— “Unutma.” dedi. — “Yüzünü tanımayan, yolunu bulamaz.”
Bu sözlerle birlikte, sığınağın taş eşiği titredi.
Rüzgâr içeri doğru çekildi.
Ve kapının ardındaki bilinmezlik, beni içine çağıran bir nefes gibi genişledi.
Kırılma anı başlamıştı.
Kapı, tüm açıklığıyla içeri ışık saldı; ama bu ışık önceki aydınlıktan farklıydı: keskin, soğuk değil; derin, çağıran bir aydınlıktı. Sığınağın taşları örülmüştü sessizlikten, dualardan ve unutulmuş umutlardan.
İçeri adım attığımda, zamanın eğrildiğini hissettim — dakikalar ağırlaşıyor, kalpler hafifliyordu.
Duvarlarda asılı eski halılar, her birinde bir yaşamın kırıntılarını tutuyor; raflarda yılların notları, okunmamış mektuplar gibiydi.
Sığınağın ortasında ise bir çukur vardı: gözle görülmeyen ama hissedilen bir boşluk. Oraya eğildiğimde, derinlerden bir titreşim yükseldi; sanki yerin kalbi hafifçe atıyordu.
Oradaki herkes konuşmuyordu; sesler gözlerden, hareketlerden okunuyordu.
Bir yaşlı eli tesbihini oynatıyor, genç bir yüz dua gibi eğilmiş, bir başkası sessizce ağlıyordu. Hiçbiri bana düşman değildi; hepsi bana kendimi hatırlatıyordu.
Sığınağın hakikati buydu: dışarıdaki dünyanın dilini bilenler değil, içindeki kilidi çevirenler girerdi kapısına.
Burada ölçü, kalbin şeffaflığıydı; burada kimliğini unutup tekrar bulabilenler kalırdı. Kadın yanıma gelip bir bez parçası uzattı; elimi yıkamamı söyledi. Su, ellerimde yılların tozunu aldı götürürken dudaklarımın arasından bir kelime süzüldü:
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.