Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar. imam gazali
KAYBOLAN YARINLAR
"Bu kitap, hayatın özünü kavramaya çalışan bir gencin, çoğumuzun başından geçen veya geçmekte olan olayları içsel ve dramatik betimlemelerle sorgulamasını anlatıyor. Bu derin hikaye, insanın varoluşun...
2. Bölüm

BÖRÜLCE VE GÖRÜMCE

38 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Ferhunde hanım, sabah sabah sokakta bağıran satıcının sesiyle zıpladı yatağından..."Gel vatandaş börülce bu börülce...Bayılacaksın görünce..." Cık cık cık yaparak indi mutfağa. "Sabahın erinde ne tuhaf bir satıcı böyle...Millet kahvaltıya oturmadan börülce mi pişirecekmiş be adam?" Onun arkasında duran Halit beyinse acelesi vardı. "Hatun, ben kaçıyorum dükkanda siparişlerim var. Yarına bir takımı yetiştirmem lazım. Börek çöreğin varsa paketle dükkanda çayla yeriz biz." Ferhunde hanım, sanki önceden bilmiş gibi hazırladığı paketi uzattı eşine nazikçe ve: "Al bey, buyur afiyetle yersiniz. Dün akşam uyumadan hazırlamıştım bunu." Halit bey sevinçle aldı elinden paketi. Bu arada ondan gözlerini kaçıran eşinin kalbini okur gibi sordu birden: "Neco'dan ne haber? Durumu neymiş sordun mu? Gidelim mi kızın babasına istemeye? Ne diyor kerata?" Ferhunde hanım telaşlandı o an ve: "Ah sakın yapma hayatım! Çocuk fena darılır bize...Sonra anlatırım sana işler bildiğin gibi gitmemiş..." Halit bey, aceleyle giydi ayakkabılarını ve el sallayarak evden çıktı. İçinden alıp veriyor ve oğlunun gönlünü kaptırdığı bu kızı tanımak için sabırsızlanıyordu. Dükkanın sokağına girdiğinde gürültülü bir kalabalık gözüne çarpıverdi. Sokağın ortasında bir grup kadın ve erkek kavga ediyorlardı. Aralarında iyi giyimli bir kadın, çığlık çığlığa bağırıyor, onu sağa sola çeken kadınlar, yüzünü tırmalayıp, saçlarını çekerek ona türlü türlü hakaretlerle eziyet ediyorlardı. Halit bey, "La havla!" deyip karışmamak istedi ama gördükleri karşısında sessiz kalmaya da sabredemedi. Sesinin yettiği kadar bağırarak kalabalığı susturmayı denedi. "Ne oluyorsunuz ahali! Zavallı bir kadıncağızdan ne istiyorsunuz söyleyin! Ayıptır, günahtır bu yaptığınız!" İçlerinden bir yaşlı kadın ona döndü ve: "Bu kadın, kızımızın görümcesidir. Sabah, onu ağabeyine dövdürmüş, sonra da çocuğunu elinden alarak sokağa attırmış...Ne vicdanı var ne de imanı baksan kendisini çok yukarıda görüyor beğenmiyor kimseyi...Ama, Rabbim ona da gösterecek. Ailenden kork be kadın! Ettiğin başına gelir ettiğini göreceksin bir gün!" Halit beye fırsat kalmadan kadın pişkin pişkin gülmeye başladı bu sözlere karşı. "Ah canım sevsinler seni...Biz kim siz kim? Böyle ajitasyonlara gelmeyiz biz...Kızınızın eşini elde edemeyişi bizim mi suçumuz olmuş? Kadın olsaydı da ayak uydursaydı ailemize! Sen benim ailemle uğraşana kadar şu kılığını kıyafetini düzelt önce..." Kadın, sinirden titriyordu karşısında ona cevap vermek isterken eşi elini ağzına kapatarak konuşmasını engelledi ve: "Bırak hanım, Allah'ından bulsun bırak!" dedi. Yüzü kıpkırmızı olan kadının bir anda gözleri karardı ve cansız gövdesi, baygın bir halde yere serildi. Kalabalığın tansiyonu yükselmişti artık. Bağırtılar ayyuka çıkarken bu paniklemeyi aralarından bir sağlık lisesi öğrencisi sona erdirdi. Bu, Necmi'nin kankası Levent'ti. Yaşlı teyzenin alnına elini koydu, ateşi yoktu. Sonra nabzını saymaya başladı. Doğrusu işler pek te yolunda değildi. "Hemen bir ambulans çağırın!" dedi kalabalığa...Eline bir eldiven taktı ve kadının geriye kaçan dilini hızlıca çekiverdi. Sonra da onu, sokağa gelen ambulanstan getirilen sedyeye dikkatle yerleştirdi. Halit bey, bu çocuğa haylaz gözüyle baktığı günleri düşününce utandığını hissetti. Ambulansın sirenini çalarak uzaklaşmasıyla sokaktaki tedirgin insanların aralarındaki konuşmalar bitmek bilmedi. Halit bey, dinlediği her anektodu aklına kaydediyor, olayın sebeplerini tahmin etmeye çalışıyor ve bir yandan da oğlunun arkadaşını dükkanına davet ederek olan biteni ondan detaylıca öğrenmeye çalışıyordu. Derken, "Levent'le yüz yüze geldiler ve Halit bey, oğluyla yaşıt olan bu gence merakla şöyle dedi: "Levent oğlum, gel dükkanda bir çay içelim de şu görümce hikayesini bize anlatıver!" Levent, üzülerek söze başladı: "Halit amca, bunlar var ya bunlar, kibirlerinden ölecekler. Kendilerini kaf dağında görüyorlar ailecek...Biri de senin Necmi'ye musallat olmuştu da Allah korudu kankamı...Kızı, ablası olacak bu cadı kadın vazgeçirdi Necmi'den...Allah'ın sevgili kuluymuş öyle söyleyeyim! Böyle görümce çakıllı börülce....
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL