Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
30. Bölüm

Kurandan öğütler

38 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin.

İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.

Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” (Mâide, 5/2)

ayet-i kerime bizlere, hukuka riayeti, intikam duygularından kaçınarak hak ve adalet ölçüleri içerisinde, iyilikler hususunda yardımlaşma ve dayanışmada bulunmayı emretmekte

ayet-i kerime Müslümanları daha ilk andan itibaren iyilik yapma, hayır işleme ve kötülükten sakındırma hedefine yöneltir


Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin...”

Mekke fethedilmiş; Müslümanları Kâbe’yi ziyaret etmekten alıkoyanlar kısa zamanda mağlûp duruma düşmüşlerdir

Kur’an onları böyle bir durumda iken uyarmakta, onlara faziletin adresini göstermekte ve adeta şöyle demektedir:
“Hani, düşmanlarınız, birbirlerine yardım ederek size haksızlık etmişlerdi ya, sakın siz de aynı şeyi onlara yapmayın.

Kin ve intikam hisleriyle hareket etmeyin; onlar gibi kötülük ve düşmanlık için yardımlaşmayın.Size yakışan; iyilik ve takvadır; siz bunlarda birbirinizle yardımlaşmaya bakın.”

Zekât vermekten, tatlı söz ve güler yüzle davranmaya kadar her şeyin iyilik kapsamında bulunduğunu düşünürsek, dinimizin yardımlaşma sınırını ne kadar geniş tuttuğunu daha iyi kavrarız“

İyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin;

İyilik namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır.”
(Bakara, 2/177)

Takva; erdemli davranmak, kulluk bilincini içimizde canlı tutmak, yüce Allah’a iman edip O’nun emir ve yasaklarına uyarak O’na karşı gelmekten sakınmak,

Takva dünya ve ahirette insana zarar verecek, ilâhî azaba sebep olabilecek inanç, söz ve davranışlardan sakınmak, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle davranmaktır.

Saymakla bitirilemeyecek kadar çok olan iyiliklerin bir yarış havası içinde yapılması ve Müslümanların bu hususta birbirleriyle yardımlaşması dinî bir görevdir.

Dinimiz, fertlerin birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışmalarını, birbirlerine iyilikte bulunmalarını inanç ve takvadan kaynaklanan kardeşliğin bir gereği olarak görmektedir.

Şüphesiz, yardımlaşma ve dayanışma sosyal bir varlık olmanın ve birlikte yaşamanın bir gereğidir.

yardımlaşma hukuk ve ahlak ilkelerine, insanlığın ortak değerlerine aykırı olmamalıdır.

hukuk ve ahlak esasları gözetilmeden yapılan yardımlaşmanın İslam nazarında hiçbir değeri yoktur;

İslam, haksızlığa yardımı zulüm sayar

Sevgili Peygamberimiz, “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et!” buyurmuş,

‘Ey Allah’ın Resulü! Kardeşim mazlum ise yardım ederim, zalim ise nasıl yardım edeyim?’ diye sorulduğunda, Hz. Peygamber, ‘Onun zulmetmesine engel olursun, senin ona yardımın budur’ cevabını vermiştir.”

Hiç şüphesiz hayır üretme idealindeki insanlar arasındaki yardımlaşmalar, iyiliği yayma amacına yönelik yardımlaşmadır.

Herkesin yapabileceği bir iyilik de mutlaka vardır.

Müslüman yalnız bu iyilikleri yapmakla kalmamalı, başkalarının da bunları yapmasına yardımcı olmalı, onları da iyilik ve yardım konusunda teşvik etmelidir

yüce Allah, iyilikte ve kötülükten sakınmada yardımlaşmamızı emretmiştir.

Allah için iyilik yapan, Allah için maddî ve manevî yardımda bulunan kimsenin mükâfatını da şüphesiz yüce Mevlâmız verecektir (Bk. Şûrâ, 42/23).

İyilikte yardımlaşmak kadar kötülükten alıkoymaya çalışmak da Müslümanların dinî-ahlakî görevleri arasındadır

Allah Teâlâ; “Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” buyurmuştur.

Kur’an-ı Kerim’de, “iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak”, erdemli insanların özelliği olarak zikredilir.

Bütün peygamberler emri yerine getirmiş ve kendilerine gönderildikleri toplulukları fenalıktan alıkoymaya çalışmışlardır.

Peygamberlerinin öğütlerini dinlemeyen İsrâiloğulları hakkında Cenab-ı Hakk;
“Onlar, birbirlerini, yaptıkları kötülükten alıkoymazlardı. Gerçekten ne kötü iş yapıyorlardı” (Mâide, 5/79) buyurmuştur

dinimiz, iyiliği emretmeyi ve kötülükten alıkoymayı (emr-i bi’l-ma’rûf, nehy-i ani’l-münker) Müslümanların yapmaları gereken önemli görevler arasına almıştır.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL