Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar. imam gazali
5. Bölüm

FİNAL

4 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Koleksiyoner o gece uzun yıllar boyunca ilk kez karanlık bir odaya ışık yakmadan girdi. Kavanozlarla dolu duvarların arasında ağır adımlarla yürürken, camların içinden kendi solgun aksinin ona doğru eğildiğini fark etti. Her kavanoz, bir zamanlar gözlerinden akıp giden başka bir Burak’tı sanki; kimi öfkeyi tutuyordu, kimi umudu, kimi kaybı… Kimi de henüz adını bile koyamadığı bir sızıyı.
En önde duran kavanoz, diğerlerinden daha farklı parlıyordu. İçinde ben vardım, gecenin o ölüm kokan rüyasından kopup gelmiş, yanağında uyanmasına sebep olmuş o tek damla. Diğerleri gibi sessiz değildim; içimde, onun yıllar boyunca susturduklarını fısıldıyordum.
Burak kavanozu eline aldığında, parmaklarında titremenin yerini, yıllar boyunca hiç kullanmadığı bir kararlılık almıştı. Bir insanın kendisine bu kadar geç dönmesi, belki de en büyük kayıptı; ama o bugün, nihayete varmanın sessiz gücünü taşıyordu.
Kavanozu avuçlarının içinde tutarken hafifçe gözlerini kapadı. İçinden, çocukluğunda kaybettiği babasının yüzü geçti; yıllarca adını anmaktan bile çekindiği o görüntü. Ardından, gençliğinin ilk kırgınlığı; yarım kalan bir ilişki, yarım kalan bir söz… Sonra o hastane odası, solukları giderek incelen, sanki her nefes bir ipek ipliğe bağlıymış gibi, uzun ve ürperten bir adamın son anı gibi. Kendisinin son anı. Rüya dediği, aslında gölgesinden bile korktuğu gerçeğin yankısıydı.
Gözlerini açtığında, kavanozun içindeki damlanın yavaşça titreştiğini gördü. Ben onun bakışını kendi yüzeyimde taşıyor, yıllardır sakladığı her duyguyu bir ayna gibi geri yansıtıyordum. O an, Burak ilk kez neyi biriktirdiğini tam olarak anladı:
Gördüğü ve fark ettiği şey geçip giden her şeyin hatırasıydı. Kaybetmeden önce hissedilen bütün o canlılığı ile belki de en önemlisi, insanı insan yapan o küçücük sızıyı.
Kavanozun kapağına dokunduğunda, odada bekleyen diğer damlaların da hafifçe titreştiğini fark etti. Sanki hepsi, yıllardır duyulmayı bekleyen bir sesin sonunda yankılanacağını hisseder gibi kıpırdıyordu.
Başını kaldırdı, odanın ortasına doğru bir adım daha attı. Nefesi daha derindi şimdi. Her yudum hava, yıllardır donmuş olan bir parçayı çözüyordu. Sonra, kapağı tek bir harekette çevirdi.
Ben, kavanozdan özgürce dışarı süzüldüm. Camın soğuk duvarlarından ayrılırken, sanki yıllardır tutulan bir nefes ilk kez bırakılıyordu. Havaya karışırken, beni biriktiren o adamın yanağına doğru nazik bir eğimle süzüldüm; sessizce ve yalın bir vedayla.
Burak yüzünü gökyüzüne çevirir gibi hafifçe kaldırdı. Ben yanağından boynuna doğru inerken, o gözlerini kapadı ve sessizce gülümsedi. Bu, acıdan ziyade yükünü anlayıp kabul eden bir adamın gülümsemesiydi.
Odanın içindeki bütün kavanozlar hâlâ yerlerindeydi ama anlamları değişmişti. Artık onlar, tamamlanmış bir yolculuğun izleriydi. Tabii ki Burak bunu fark ettiğinde, yıllardır ilk kez hafifledi. Duygularını saklamanın onu güçlü kılmadığını, tam tersine her bir damlayı görmezden geldikçe daha da ağırlaştığını anladı.
Bir sandalyeye oturdu, ellerini dizlerine koydu ve uzun bir nefes verdi. Bu nefes, yıllar boyunca söylenememiş bütün sözlerin sessizce salınmasını taşıyordu.
“Artık tamam,” dedi kendi kendine.
“Ben, kendime döndüm.”
Kalktı, kavanozların olduğu rafa son kez baktı. Artık hiçbirine ihtiyacı yoktu. Her birinin içindeki anlam, kendi içine geri dönmüş, yerini bulmuştu. Geçmiş artık kapalı bir kapı değildi; içinden geçip geldiği, ama artık içinde sıkışmadığı bir yoldu sadece.
O gece ışığı yakmadan odadan çıktı. Kapıyı sessizce kapatırken, ben rüzgârın hafif bir dokunuşu gibi arkasından süzüldüm. Onu özgür bırakırken, aslında kendimi de özgür bırakmıştım.
Çünkü bir gözyaşı ancak iki şey için vardır:
Ya anlatamadığını söyler ya da söylenmiş olana mühür olur.
Ben o gece hem söyledim hem de mühürlendiğimde: Burak, artık tamamlanmış bir hikâyenin içinden, yeni bir hayata doğru yürüyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL