Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Bir ölünün hatırası
Şiran ve Mahir in ölümsüz aşkından, aşık olduğu bir adamla bütün duygularını gömmesi ve bütün hayata karanlık bakan Şiran için geçen zor günler ...
21. Bölüm

GERÇEKLERİN SU YÜZÜNE ÇIKMASI

112 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
GERÇEKLERİN SU YÜZÜNE ÇIKMASI
Batık "telefon konuşmasından sonra kan beynime sıçramıştı nasıl cesaret ederdi bu kadar ileri gitmesi onun ölümüne susamış olduğunu gösteriyordu. Adnan'ın gideceği bütün mekanlara baktım ama hiç bir iz yoktu kimsede görmemişti. Kafayı yemek üzereydim Şiran'ı düşündüm " korkmuştur şimdi " geçirdim içimden uzak durmalıydım belki, hiç olmadığım gibi davranmamalıydım aslında onunlayken en çok kendim gibiydim gerçek buydu hiç kandırmamıştım ve çok seviyordum onu şimdi benim yüzümden bu haldeydi ve sebebini bile bilmiyordu. Bir daha aradım Adnan tiksindirici kahkahasını yine atıyordu "keyfini çıkar " sanki karşımdaymış gibi kafamı sallayarak " az kaldı ecelin olcam ecelinn..." tekrarlamıştım, Adnan "belki o ecel bana gelmeden seni bulur ve bende Şirancığını teselli etmek için yanında dururum ne dersin" kendi gibi pis bir kahkaha ekledi ve " senden daha çok yakışırım yanına" dedi gözlerim sinirden ateş fışkırıyordu resmen sıcaklığını hissediyordum "Adnan... Adnan... o dilini koparacam..." dedim ve yine Adnan benim seçtiğim birşeye göz koymuştu ve elinden geleni yapacaktı bu sefer hiç şaşırmadım bu hareketine her zaman ki Adnan ve ihanetleriydi. Onu bulmam lazımdı ne durumda olduğunu görmem kurtarmam lazımdı ama kendimden nasıl kurtaracaktım onuda bulmalıydım düşüncelerin sonu yoktu ve o kadar yer, mekan aramıştım ki bulamamıştım arabanın koltuğunda başımı geri attım gözlerimi kapatırken Şiran'ın gülümsemesi vardı aniden açtım kendime geldim kalbimin derinliklerinde bir sızı oluştu . Dinlenmek için vaktim yoktu ben değil o önemliydi. İş yerinde kameralara bakmak geldi aklıma ama nasıl yapacaktım yakınındakı iş yerlerinden bakabilirdim arabayı o yöne sürdüm. Çok geç saatlerdi ve sadece güvenlik görevlisi vardı. Güvenlik görevlisi başta hayır desede bir yolunu buldum para her kapıyı açardı bu doğruydu ve sonuçta bir insanın hayatı söz konusuydu. Kameralara baktım ama o tarafı pek gören yoktu son kameradan baktım pek "birşey çıkmaz" dedim tam kafamı çevirdiğim an kameranın tam görebileceği şekilde bir taksi geçti arka koltukta oturan Şiran'dı dışarı bakan güzel yüz onundu. Umut içimi kapladı taksinin plakasını aldım kime ait olduğunu ve nerde oturduğunu araştırdım. Şöfürün evine geldim saat epey geçti kapıyı çaldım çok geçmeden açıldı gözleri morarmış burnu kırık kanlı pansuman içinde bir adam çıktı. Yalnız yaşadığı her halinden belliydi. Sinirli bir tavırla "ne ne istiyorsun" dedi "avukat bürosundan aldığın kadın onu nereye bıraktın" sakin bir şekilde sordum. Yüzünü gösterdi "onu götürdüler yüzlerinde maske vardı tanımıyorum plaka da yoktu " biraz durdu "başka birşey yok" dedi son umuttu. Hiç iz yoktu delilde bırakmamıştı arkasında biliyordum illa bir yerde bir açık vardı bulmak için bütün güçümü harcardım. Güneş ışıkları çıkmıştı. Bir çıkmazın içindeydim ve bütün kapılar kapalıydı. Haber verdim herkese her yerde aranıyordu tek bir iz bana yeterdi. Adnan'ın nefreti canımı almadan bitmeyecekti belki alsa yine bitmezdi kendini nefretle beslemişti resmen kendi canıma karşılık Şiran'ı kurtarmak. O yaşasın mutlu olsun bana ne olduğu önemli değildi. Telefon çaldı hemen açtım "bulamadın " gülüyordu keyfi yerindeydi Adnan'ın çok uzun sürmeyecekti bulduğum gibi doğrayacaktım onu "ne istiyorsun" net bir şekilde sordum "ölmeni " dedi içindeki nefret sesine yansımıştı. Ölmem gerekirse ölecektim ama ben Şiran'la yaşamak istiyordum telefonlar kapandı. Kısa bir mesaj adresi yazmıştı tek başıma gidecektim. Gideceğim yeri çocuklara attım "Adnan her zaman gözlem yapan adamlar bırakmıştır etrafta ona göre görünmeyin ve açık vermeyin" dedim bu işlerin adamlarıydı "tereyağından kıl çeker gibi hallederler" dedim kendi kendime... Akşama doğru herkes hazırlanmış ve komut bekliyordu. Önden gittim şehrin çıkışlarında vagonların olduğu alışveriş ve yapılan anlaşmaların yerleriydi. Burayı tahmin etmediğim için kendime kızdım. Her köşeye adam yerleştirmişti adamları saydım 30 kişi vardı ama bilmiyordu etrafında ordu olsa kurtulmayacaktı. Sandalyede elleri arkada bağlanmış, ağzı bantlı Şiran duruyordu ağlamıştı kormuştu zaten çabuk korkardı herşeyden, gözlerime bakışı cehennemde yanmak gibiydi daha savunmaya geçmeden yenilmiştim. İyice yaklaştım üstüm arandı tam karşıda duruyordum. Adnan Şiran'ın yanında durmuş bana yandan alay eder gibi gülüyordu ve aksiyon dolu bir filmin fragmanı gibiydi. Adamlarım gelmiş etraftaki adamları temizlemiş olmalıydı göğsümün üstünde kırmızı bir ışık yanıyordu. Şiran'ın yanağına hafif bir şekilde dokundu "nasıl yanıma yakışır demi" dedi beynime kan fışkırdı Adnan'a yaklaştım bir yumruk çaktım adamları beni tutmaya çalıştı oda önce yüzüme sonra karnıma yumruklar attı dizlerim üstüne çöktürdü alnıma silahı dayadı "herşeyin sebebi sensin " dedi gerçekten ben miydim, yoksa onun aç gözlü ve memnuniyetsiz şımarık olmasımıydı "etrafında iyi olman için çok fırsat vardı ama sen papağan olmayı seçtin beni taklit etmek sana daha cazip geliyor demek ki " dedim güldüm onu sinirlendirmiştim silahın tetiğine basmak için parmağını oynattı gülümsedim Şiran'a "seni sevmek güzeldi" dedim bana bakıyor ağzı bantlı olduğu için mırıldanıyordu ve gözlerinden yaşlar akıyordu silah sesi geldi vurulan ben değildim gözler sesin geldiği yöne çevrildi bunu fırsat bilerek Adnan'ın bileğini çevirdim silahı aldım bir yumruk attım yerdeydi intikam zamanı değildi Şiran'ın yanına koştum. Zavallı biriydim, bakışları hayal kırıklığına uğramıştı. Ellerini çözdüm ipin izleri çıkmıştı gözlerimi sinirle Adnan'a çevirdim yoktu gitmişti etrafta bizde ve iki üç adamlarım vardı başka kimse görünmüyordu. Ağzından bandı çektim yavaşça sarıldım ama tepki yoktu içimde umutlarım kırıldı. Sanırım bizim için başlamayan hayat bitmişti. Yavaşça kalktı sandalyeden gözlerinde hala akan yaşlar vardı. "Şiran" dedim kelimeler boğazıma dizildi çöktü dizlerim yere, sessizce gidişini izledim neden bile dememiş ve sorgulamamış, yargılamamış, kızmamıştı tek kelime bile söylemeden çekip gitmişti. Sanırım ölsem bu kadar acırdı canım. Kaybolmaya yeltenen gölgesi bile acı çekmek için yetiyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL