3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1091
Okunma

Bizde diğer canlılar gibi doğar, yaşar ve ölürüz. Geriye hoş bir seda bırakabilirsek ne mutlu. Aksi takdirde boşa geçmiştir yeryüzünde geçirdiğimiz zaman.
Yalnız değiliz bu âlemde. Dünyaya gelişimiz bile en az iki kişinin karar vermesiyle oluyor. İstisnaları bir kenara bırakırsak (nasılsa kaideyi bozmuyorlar) bir sevgi ortamında açıyoruz gözlerimizi yaşama. Dünya da karşılıksız seven tek varlıkla tanışıyoruz ilk olarak. Anne diyoruz ona ilk hecelediğimiz kelimelerle ve sonsuza kadar öyle kalıyor belleğimizde.
Gençlik çağlarında doğamız gereği karşı cinse fazlasıyla ilgi duyuyoruz ve bu noktada başlıyor içsel çatışmalarımız. Eğer erkekseniz (bu bir meydan okuma değildir, yanlış anlamayın) farkında olmadan annenizden gördüğünüz şefkati ararsınız karşınızdakinde. Oysa en büyük hatadır bu. Anne sevgisi karşılıksızdır ama aşk, emek ister, duygudaşlık (bu kelime TDK tarafından “empati” kelimesi yerine önerilmiştir) ister, karşılıklı anlayış ve güven ister. Bir başka insanla ortak yola çıkmaya karar verdiğinizde “ben” kelimesinden çok “biz” kelimesini kullanmayı bilmek gerekir.
Çoğu insan başkaları tarafından anlaşılamadığını düşünür. Huzur bulamadığını söyler. Farkında olmadan mutsuzluğu hayatının merkezine koyar. Kendini sorgulama konusu ise pek azımızın başarabildiği bir olgudur. Eğer bulunduğu ortamda huzursuzum diyorsa insan, hemen sormalı kendine; huzura katkıda bulunmak için ben ne yaptım ya da ne yapabilirim. Bu sorulara verebildiğimiz cevaplar ölçüsünde huzur bulabiliriz. Gidecek başka dünya olmadığına göre huzuru burada yakalamak zorundayız. Her şey insanın kendinde başlar ve biter. Şair ne güzel söylemiş:
Ya çaresizsiniz ya çare siz,
Ya ümitsizsiniz ya da ümit siz.
Sabah karşılaştığınız çöpçüye hiç “günaydın, kolay gelsin” dediniz mi? Eğer cevabınız evet ise bravo size. Zira bu basit selamınız o çöpçünün gününün iyi geçmesine büyük katkıda bulunmuştur. Daha bir keyifle toplamıştır sizinle selamlaştıktan sonraki çöpleri. Eve gittiğinde onu karşılayan karısı ve çocuğu da fark etmişlerdir mutluluğunu ve onların huzuruna da katkıda bulunmuşsunuzdur farkında olmadan. Bunun adına “Kelebek etkisi” mi dersiniz, başka bir isim mi koyarsınız bilmem ama bilimsel açıdan gerçekliği kanıtlanmış verilerdir bunlar. Eşinizin, dostunuzun kızgınlık anlarında ona aynı şekilde karşılık vermek yerine alttan alıp, aynı konuyu daha sakin bir zamanda değerlendirmek mutluluğunuza katkı sağlayacak, aksi mutsuzluğunuzu arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Zira ağzımızdan çıkan laflar diş macunu gibidir, bir kere sıktınız mı tekrar tüpe sokamazsınız. Söz ağzımızdan çıkana kadar bizim esirimizdir, çıktıktan sonra ise biz onun. Gerçek hayatta filmi geri sarma imkânı yoktur.