33
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3854
Okunma


Yüreğimin Ev Sahibesine...
Anneme...
Ömür boyu sadece benim olan tek gerçeğim !
Salondaki kanepeye uzandım, kışlanın aydınlığından karanlığa süzülen martıların ağıtları sarıyor yavaş yavaş geceyi. Camın buğusuna tek cümlelik mektup yazdım sana…
S e n i S e v i y o r u m
Sana çıktığım bu yolculuk hiç bitmesin istiyorum, hayatıma ışık getir gözlerinle anne !
Hatırlamasam da, en çok kucağına doğduğum anı özlüyorum, memene süt diye yapışıp doyduğum zamanları birde. Yorgun bir yolcu olarak devam ederken hayata, yaralarımı kanattıkça anlıyorum yaşadığımı ve daha güçleniyorum inan bana. Biri kalbimi kırdıkça sana daha çok bağlanıyorum bazen de olmadık yerde salya sümük ağlıyorum anne. Sonra çocuğun olmakta buluyorum şifamı ve ne kadar büyüsem de hep çocuğun olmak okşuyor o çocuk kalmak isteyen yanımı…
Büyümek sütten kesildiğimde kapımda bekliyormuş anne !
Yorganı çekip kafama, ağıdıma sarılıp uyumak istiyorum bazen günler, gecelerce…
Bayramlarda diktiğin emprime elbisemin karpuz kolları ve ucuna patlamış mısırları yapıştırmış gibi duran beyaz fistolarıyla, eteklerinden bir parmak sarkan tülleriyle hava atmayı özledim mahalledeki kızlara. Hani apartmanımızın girişinde bir erik ağacı vardı, dalları üzüm salkımı gibi erik verirdi, bir tek bana serbestti o ağaca çıkmak ve karnım ağrıyana dek erik yemek. Anne ben küçükken karnımın ağrımasını bile özledim. Hiçbiri şimdiki kalp ağrılarım gibi yakmamıştı ki canımı !
Boyuna yetişmek için belini kırdığım kaç topuklu ayakkabın vardı hatırlasana. Türkan ŞORAY kirpiği kavuniçi el örgüsü kazağını az giymedim gizli gizli lisedeyken formamın üzerine. Kimsenin annesi çalışmazdı o zamanlar, ne bileyim çalışsa da anlamazdı dikişten nakıştan ama sen benim mor simli folklor kıyafetlerimi dikmiştin. Öyle çok şey hatırladım ki çocukluğuma dair sana bu mektubu yazarken anne, öyle çok şey ! Anlatamam !
Sen vergi zamanları daireden geç çıkınca anaokulumdaki Saadet teyze ile tüm çocuklar evlerine gittiğinde, senin yollarını gözlediğim günler hala gözlerimi nemlendirir biliyor musun anne? O zaman “annem beni sevmiyor da mı gelmiyor” diye düşünürdüm çocuk aklımla ! Ama anne olunca anladım ki insan çocuğundan başka bir şeyi zor düşünüyormuş…
İlk Kanlıca’da karşılıklı tellendirmiştik sigarayı, seninle yakalanacağım endişesi olmadan ne tatlıydı o meret bir bilsen. Yanında içtiğimiz kahve çamurdan da olsa anlamayacak kadar mutluydum anne. Şimdi ilk geldiğinde İstanbul’a acı bir kahve yapacağım sana, kahvenin kavalyeliğini yine sigara yapacak.
Off anne…
Sana taştı yüreğim…
Senin sesini duyabilmek için çılgın kalabalıklardan soyutlandığım saatlerim vardı benim anne.
Ateş dağlarının içinden geçerken ekip arabalarıyla, Hakkari’deki olaylar alıp başını gittiğinde yüreğim dayanmamıştı seninle helalleşmeye de teyzemi aramıştım, hey gidi günler, neleri aştım geçtim de tutulduğum şeye bak anne…
Annelerinin kaderini yaşarmış ya hani kızları. Gittiğin yollardaki izlerini takip ettim anne. Senin yaşına ulaşır mıyım 60’ımı görür müyüm bilmem ama bu mektubu 35’imden yazıyorum sana. Şairin dediği yerden tam da…
Annem…
Doğduğum günden bugüne dek tüm anneler günün kutlu olsun !
SNKY
Anneler gününü bekleyemeyip anneme verdiğim bu armağanın, bir bomerang gibi günün seçkisi olup bana da erken anneler günü armağanı olacağını kim bilebilirdi ki!
Varolsun okuyan, beğenen ve yorumlayan yürekler...