Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Mert YİĞİTCAN
Mert YİĞİTCAN

YAŞAM ... 2)

Yorum

YAŞAM ... 2)

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

949

Okunma

YAŞAM ... 2)

YAŞAM ... 2)

.......... Yaşam , öyle ya da böyle , hepimiz için farklı boyutları olan birer serüven . Bu biçimde bakıldığı zaman da , her serüven gibi , heyecanı ve gizemi içinde barındırıyor . Her insanın kendi penceresinden bakıldığında , sevinçleri , acıları , mutluluk ya da mutsuzlukları , hasretleri , ayrılıkları , kavuşmalarıyla yaşam bambaşka boyutlar yaşatıyor bizlere . Yaşananları algılayış biçimimiz ve farkındalık düzeyimiz , belki de birbirine çok benzer bir çok hikayenin , farklı yüreklerde , ruhlarda , farklı etkiler oluştururken , tepkilerimizde de elbette ki farklı boyutlar da oluşuyor.

.......... Yaşayarak edindiğimiz deneyimler , ve zaman , hepimizin yaşama bakış açılarımızda ciddi değişimler yaratır . Hepimizin yaşamımızda bir çok dönemler oluşur . Bulunduğumuz yaşlar , sosyal çevreler , maddi koşularımız ve iş yaşamlarımızda meydana gelen değişiklikler , büyük iniş ve çıkışlar yaşamamıza neden olurken , duygu dunyamızı etkileyen çok güçlü başka etkiler ve etkileşimler de yaşarız .

.......... Zaman , en büyük gerçeğimizdir ve asla durmaz . Sürekli olarak akan bir su gibi , zamanın her hangi bir "an" ını , herhangi bir yaşanmışlığı geriye döndürmek , yeni baştan yaşayabilmek imkansızdır . Bu açıdan , yaşadığımız her ne varsa , iyisi ya da kötüsüyle , geriye döndürülemezliği , aslında , yaşamın ne kadar ciddi ve hata affetmeyen bir olgu olduğunu da gösterir . Hatalarımızdan belki dersler çıkararak , benzer hataları ileride tekrarlamamak açısından değerlendirebiliriz yaşanmışlıklarımızı . İşte burada , algılayış ve farkındalık boyutlarımıza düşüyor bütün iş . Akıl ve idrak , yaşam süresince gereksinim duyduğumuz yaşamımızı belirleyen en önemli kişisel davranış biçimimizdir .

.......... Geriye dönüp baktığımızda , "ah keşke şunu şöyle yapmamış olsaydım da böyle olmasaydı" biçiminde hayırlanmayanımız , "keşke" leri olmayanlarımız var mıdır bilemiyorum ama , bana sorarsanız , yoktur diye düşünüyorum . Çünkü , bizler insanız , ve sonuçta insan , istesek de istemesek de , hatalarıyla vardır , hatalarıyla insan’dır zaten .

.......... Kendiyle barışık olmak gerekiyor genel anlamda . Bunun anlamı , insanın kendi kendisini affedebilmesi , yaşamı içerisinde yaptığı hataları , kusurlar ve hatta en büyük yanlışlıkları bile , öncelikle yaşamın gerçeği olarak kabullenerek , geriye dönülemezlik olgusu nedeniyle de kabullenebilmesi zorunluluğudur . Akıl ve ruh sağlığımız açısından da temel bir ihtiyaçtır bu . Yaşadığımız her olayın , yaşamımıza dair her "an" ın ,onu oluşturan bir nedeni , bir geçmiş altyapısı vardır ki , çoğu zaman da bu altyapılar bizim tamamen dışımızda oluşur , bizi etkiler...

.......... Olaylar , bizim o an ki durumumuz ve koşullarımız asla dikkate alınmadan oluşturulmuş oldğundan , gerçeklerimize uymaz ve "ah keşke" dememize aşamımızda en çok karşılaştığımız durumlar , " yahu şimdi de bunun zamanı mıydı? " diye tepki verdiğimiz durumlardır . Neredeyse bütün yaşamımız boyunca karşılaştığımız en çok ve en dertli konularımız bunlardır . Çoğu zaman , çevremizde gelişen neden olur.

BİR KURBAN BAYRAMI’NDA ...

.......... Sene 1991 Haziran ayı ... Kurban bayramının 1. günü . Sabah erkenden annemlere gelmişiz . Annem , rahmetli babamın vefatından sonra baba evimizde 4 yıldır erkek kardeşim ve geliniyle birlikte yaşıyor . Rahmetli babamın vefatından sonra , bir kolu , bir kanadı kırık , yaralı bir kuş gibi .

.......... Her kurban bayramında olduğu gibi , bu bayramda da , sabahın erken saatlerinden başlayarak bir bayram telaşı içerisine gireriz hepimiz . O gün , önce kurbanlık almak ve kurban kesmek için çıkarız önce . Kurban kesilir usulünce , sonra baba evine dönülür , Bayram yemekleri hazırlanır . Mutlaka kurban etiyle hazırlanmış kavurma da olurdu bayram soframızda . yemekler yendikten sonra , en yakınımızdaki diğer büyüklerimizin de bayramlarını kutlamak , ellerini öpmek için onlara da uğrardık .

.......... Hemen yan binada kayınvalidemler otururlardı . Mutlaka öğlenden sonra , onlara da geçer , bayramlaşırdık . Daha sonra da aynı semtte yaşayan diğer büyüklerimizle bayramlaşmaya çıkar , mutlaka uğrardık evlerine, ellerini öperdik . Ama bu bayram günü bende bir değişik haller oldu . Sabah erken saatlerden , akşamın ilerleyen saattlerine kadar annemin yanından hiç ayrılamadım . Ne kayınvalidelere , ne de diğer büyüklerimizin hiç birisine bayramlaşmak için bir dakika bile kalkıp gitmek içimden gelmedi . Bilinmez bir güç , beni anneme bağlamıştı o gün . Bütün gün sarıldım sarıldım öptüm annemi yanaklarından . Ne çok sarılsam da sevsem , öpsem de , anneme doyamıyordum bir türlü .

.......... " Allah bütün evlatlarımdan razı olsun . Hepinizden çok memnunum evlatlarım " dedi durdu annem de gün boyunca . Akşam üstü saat 17 civarına gelmişti . Yaz mevsiminde , annemler Kumburgazdaki yazlıkta kalıyorlardı çoğu zaman . Yine oradalardı bir süredir . Hazırlandılar ve kumburgaza gitmek için yola koyuldular . Camlıkahve’ den minibüse binecekler di önce . Birlikte yürüdük yolu .

.......... Minibüse bindirmeden önce , en az 5 kez sarıldık annemle ikimiz , öptüm öptüm yanaklarından , ellerinden . Böylesi bir biçimde o güne kadar asla asla hiç kimseyi yolcu etmemişimdir . Halimde bir gariplik vardı . Çok açık ve net biçimde , annemden o gün hiç ayrılmak içimden gelmemişti , gelmiyordu ...

........ Annemleri yolculadıktan sonra , kayınvalidemlere uğradık onlarla da bayramlaştıktan sonra eve döndük . 1 saat kadar biz zaman geçmişti bu arada . Annemlerin Kumburgaza giderken , tam yazlıklarının karşı tarafında , E5 ten karşıya geçerlerken kaza geçirdiklerini haber aldık . Annemi işte ben o gün kaybettim . Kumburgaz da bir caminin musalla taşında sarıldım anneme ... O gün olacak olanlar belki de içime doğmuştu . Bütün gün beni anneme bağlayıp da hiç yanından ayrılamamamamın nedeni de sanırım buydu ...

.......... O gün , annemle birlikte yaşayabileceğimiz son günümüz ve son kurban bayramımız dı . İçime doğan , o gün annemin yanından bir an bile ayrılamamak duygusu , nasıl ve nereden gelmişti bilmiyorum . Ama , bildiğim bir şey var ki , yaşamda bizlerin çözemediğimiz , bilemediğimiz , algılayamadığımız , kendi yaşam boyutumuzun çok dışında bir çok boyut var . Bu boyutlardan gelen bir çok işaretleri de zaman zaman hissediyoruz, bunların etkisinde davranışlar gösteriyoruz .Ruhlarımızla hissediyor ya da rüyalarımızda görerek etkilerinde kalabiliyoruz . Yaşadığımız fiili yaşamın dışında bir alemden geliyor bu hissedişlerimiz . Bizlere ya bir işaret veriyor , ya da bizlerin davranışlarımızı etkiliyor bu dünya yaşamımızda ...

.......... Yaşam üzerine yazılarım , daima içinde , yaşanmış bir çok gerçek olayları da kapsayan , hepimizin gerçek yaşamlarımızdan birer kesit , birer yansıma biçiminde sürecek . Zaten yaşam da bu değil mi ? ...

.......... Paylaşmanın erdemine inanıyorum . bin bir çeşidi vardır paylaşmanın . Ben , bu yolu seçtim görüldüğü gibi . Br tek paylaşan insan bile olması ya da hiç bir insanın paylaşmayışı , hiç bir şeyi de değiştirmeyecek aslında . Paylaşımlarım , evrensel anlamda tüm insanlık adına tüm insanlık için ...






Mert YİĞİTCAN ( Mehmet Kazım TEK )
28 04 2012
beykoz / istanbul

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yaşam ... 2) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yaşam ... 2) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YAŞAM ... 2) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Nazlıgelin
Nazlıgelin, @nazligelin
28.4.2012 03:44:06
10 puan verdi
İki kapılı bir handa, meşakkatle geçen bir konaklama süresi. Kapının birinden girer, diğerinden çıkar insanoğlu.
Kutlarım efendim.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL