8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2050
Okunma

" Bugünün işini yarına bırakma " ( Türk Atasözü)
İnsan doğasındaki boşvermişçilik ve atalet gereği bazen istemeden şartlar öyle gerektirdiği için ama çoğu kez de bile isteye olması gerekenleri erteleye biliyor. Gün isimlerimiz bile ertelenmiş baksanıza : Cuma(e)rtesi, Paza(e)rtesi...
Bir gün içerisinde yahut koca bir ömür boyunca neleri iteledik, erteledik hiç düşündük mü?
Behçet Necatigil " Sevgilerle" isimli şiirinde ne güzel bahsetmiş :
" Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı
Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı
Bitmeyen işler yüzünden "
En çok sevmeyi mi erteliyoruz sizce? Ya da yine Necatigil üstadın şiirin finalinde belirttiği gibi :
" Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı "
Fıtratındaki her türlü sevginin eksikliğinde onu aramaya meyilli Ben-i Adem nedense onu bulduğunda ya şükrünü eda edemeyecek kadar nankör ya da vakit ayıramayacak kadar meşgul.
Teknolojinin ilerlediği ve artık günlük hayatta her şeyi elektronik aletlerle yaptığımız halde ne gariptir ki insanların kaliteli vakit geçirmek dediği o zaman dilimini yaşayamıyoruz ve yapmamız gereken en elzem işleri bile ertelemek zorunda kalıyoruz.
Anne- babalar evlatlarına, arkadaşlar birbirlerine, sevenler sevdiklerine ertelenmişlikleriyle ilgili serzenişte bulunduklarında cevap hep aynı :
" Vaktim yoktu " ( olmadı)
Sevginin ertelenemeyeceğini ne zaman anlayacağız? Bir köşede yapayalnız kaldığımızda mı? Sevdiği kişiye hislerini söylemeyi erteleyen birinin onu bir başkasıyla gördüğündeki geç kalmışlığın ve ya çocukça bir tartışmanın ardından yine çocukça bir gururla özür dilemeyi ertelemiş ve severken ayrılmış kişilerin pişmanlıklarını asla erteleyemeyeceklerini aksine bu acıyı her gün ve daha kuvvetlice yaşayacaklarını bilmek ne acı.
Günümüzde gençlerimiz ertelemeye pek elverişli maalesef.
" Acelem yok okulum bir bitsin, dur bakalım daha yeni işe girdim evliliğin ne acelesi var "
mukabilinden bir erteleme içerisindeler. Elbet istisnai durumlar da yok değil. Hayatın güzelliklerini ertelemeyenler de var. Lakin bu seferde
" Şu düğün borçları bir bitsin, ev aldık onun taksitlerini ödüyoruz, hiç otomobilsiz olur mu hele onu da bir alalım çocuk yaparız elbet kaçmıyoruz ya. "
diyerek çocuk sahibi olmayı ertelemiyorlar mı? Türk Sanat Müziği sanatçısı Emel Sayın yıllar önce bir röportajında hayatındaki en büyük pişmanlığın çocuk sahibi olmayı ertelemek olduğunu söylemiştir.
" Çok büyük paralarla sahneye çıktım. Sayısız film çevirdim ve binlerce hayran kazandım ama bir bebek sahibi olmak istediğimde bunların hiç birinin bana faydası olmadığını anladım. Çünkü her şey için çok geç kalmıştım."
diyen sanatçı şan, şöhret ve hayranları uğruna ertelediği zamana geri dönebilmek için şu an tüm bunları feda edermiydi? Bilemeyiz...
Hiç düşündük mü yahut farkettik mi neleri ertelediğimizi?
Her paza(e)rtesi başlayacağımız diyeti erteliyoruz mesela. Zaten başlasakta ancak akşam yemeğine kadar sürüyor ya o da ayrı bir konu.
" Bu son paketim yarın bırakacağım bu mereti" deyip o yarını hep bir sonraki yarına ve pakete erteleyenlerdenmisiniz sizde?
Ekrandaki evlilik programlarının heyecanına kapılıp ocağın altını kısmayı bir sonraki reklama ertelediği için tenceresi yanan kaç kişiyiz?
Sanal dünyanın ışıltısına kapılıp akşama kadar bilgisayar karşısında oturan, oynadığı oyunların zorlu görevlerini yerine getirirken simsiyah tüllerini yıkamayı, toz toprak içindeki camlarını silmeyi, tepeleme biriken çamaşırlarını ütülemeyi hep yarına erteleyen birilerini tanımıyor muyuz?
Bu tehirler hep dünyevi işlerle alakalı ve elbet telafileri mümkün. Amma ve lakin telafisi çok zor öyle ertelemeler var ki ; kişi işte o zaman gerçekten kayıptadır.
" Gencim, güzelim şimdilik kapanmayı düşünmüyorum. Hem saçlarımı da daha yeni boyattım. Ayrıca bu sıcakta giyemem ben öyle uzun kollu falan"
deyip örtünmeyi erteleyen ya da
" Amaann yaşlanınca namaz kılacak çok vaktim olacak nasılsa"
diyerek kulluğunu erteleyen birinin yaşlılığını görmeye vakti olacak mıdır acaba?
Bazen bir şeyleri idrak edebilmiş kişilerde bile ufak tefek ertelemeler söz konusu olabilir. Uyku tatlı geldiği için "Sabah" ı, dip-köşe ev temizliğine kalktığı için " Öğle ve İkindi" yi, yemek saatine denk geldiği için " Akşam" ı, dizileri seyredebilmek için " Yatsı" ( namaz) yı biraz erteleyenler yok mudur içimizde?
Şüphesiz asla erteleyemeyeceğimiz şeylerin var olduğunu hepimiz biliyoruz :
1- Ömrün sonu
2- Dünyanın sonu
Allah-ü Teala, Kuran-ı Azümüşşan’ın Araf suresi 34. Ayetinde şöyle buyurur :
" Her ümmetin bir eceli vardır. O ecel ( kıyamet) geldiğinde ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler "
Ve yine mukaddes kitabın Münafıkun suresi 11. Ayetinde şöyle der :
" Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi ( ölümünü) ertelemez ve Allah yaptıklarınızdan haberdardır "
Bunları bilerek hala erteleyenlerdenmiyiz? Hayat boşvermeyecek, ertelenmeyecek kadar ciddi ve bir o kadar da kısa. Toparlanmak ve görevlerimizin bilincinde olmak gerekmiyor mu?
Son söz Yabancı Ayn/alar şiirimin finali olsun
Henüz dolmamışken V/akit