- 719 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİLİYE...
Ben sana bir şiirin en hıçkırıklı mısrasından, en kırık, en vurgun, en deli mısrasından seslendim sevgili . Hani senin o dönüp bakmadığın taraftan.
Ben sana, seni konuk ettiğim şarkılardan seslendim sevgili. Mırıldanmadığın, kulağına hiç değmeyen tınılardan.
Ben sana güz ile yüzlenmiş yorgan altı düşlerimden seslendim sevgili, ben sana merdiven gibi dayadığım düşlerimden seslendim, düşlerimden.
Ben sana bir kemanın içimi yağmalayan sesinden seslendim, hep bihaber olduğun hiç bilmediğin, duymadığın, görmediğin bir yağmadan.
Ben sana uykusuzluk bahçelerinde yetiştirdiğim gecelerden seslendim sevgili, gecelerden. O yastıksız, yorgansız soğuk gecelerden.
Ben sana demlenmiş sıcak bir çayın buğusundan seslendim, nefes gibi seslendim, nefes gibi…
Ben sana gamzeme ilişen kısacık neşelerimden seslendim, gökkuşağı gibi anlık, bakmayınca kaçırabileceğin yedi renkten.
Ben sana kırık camları toplarken kanayan ellerimden seslendim, kan gibi kırmızı bir ağrıdan, kan gibi sıcak bir sızıdan.
Ben sana yaralara tuz basılan anlarımdaki çığlıklarımla seslendim.
Ben sana anahtarını avucuna koyduğum kapı önlerinden seslendim.
Ben sana, seni umutla beklediğim pencere diplerinden seslendim sevgili, ne kış, ne yaz, ne güz bakmaktan usanmadığım pencere diplerinden.
Ben sana milyon kere dönülmüş sokaklardan seslendim sevgili!
Sen
Sen…
Oysa sen kim bilir kimin hangi sözcüğüydün. Kim bilir kim okumuştu satır satır nefesini…
Ah bilemedim, bilemedim, sevgili…
Kim bilir kimin göğsünden taşmıştı sevdan, kim bilir damla damla hangi toprağa yağmıştın dün, hangi gökkuşağını avuçlamıştı ellerin? Hangi ağrıları, hangi acıları sarmıştın?
Ve verilmiş sözlerinle hangi denizlere kıyılar kurmuştun, hangi denizleri boydan boya çevrelemiştin?
Öyleyse…
Şimdi sen, başımın üzerinde yeri olan, o gelip geçen bulutlar gibisin.
Şimdi sen, dediği gibi…
“soğuk ve şekersiz bir çay gibisin;ne içimi ısıtıyorsun ne de ağzımda güzel bırakıyorsun"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.