5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
861
Okunma

Kaleme aldığım yazımın 1. bölümünde on iki eylül ihtilal inin mağduru
Değerli edebiyat öğretmenimin trajik öyküsünü anlatmıştım,
Bu yazımda ise ihtilal sonrası geçen yıllarda gerek hapis yatmış işkence,
Görmüş insanların gerekse o, insanların ailelerinin ve toplumun yaşadığı
Travmayı birebir şahitliğimde ve basından okuyup bilgilendiğim birkaç
Anekdot’u aktaracağım ancak daha önce siz dostlarıma bu ülkenin insanının,
Genel çoğunluğunun ne kadar yürekli temiz saf duyguları olan güzel insanlar
Olduğunu anlatan yaşanmış olduğu idea edilen okuduğum bir öyküyü
aktaracağım, Sonra ana konuya döneceğim,
Anadolu’da şehir merkezine çok uzak olmayan bir kasabaya yapılması planlanan,
Büyük bir Fabrikanın söylentisi yayılmış şehirde ve kasabadaki işsiz gençler
Fabrikanın yapılacağı günü sabırsızlıkla beklemeğe başlamışlar.
Öykünün bundan sonraki bölümünü fabrika sahibinin ( patronun ) anlatımıyla aktaracağım,
Ben ve şirketimin dört müdürü ile birlikte fabrika inşaatının yapılacağı arsayı
Görmek ve planlama yapmak için şirketin İstanbul’daki merkezinden hareket ettik.
Gideceğimiz kasabada insanların bizim kim olduğumuzu anlayıp iş talebi ile
Bizi oyalayarak zaman kaybetmemize neden olmamaları için spor kıyafetler giyip
Makam arabalarımızı yerine şirketin servis araçlarıyla yola çıktık,
Şehre ulaşmıştık vakit namazlarımızı kasabanın dışında tarihi bir camide kılmak,
İçin yol aldık camii kasabadan beş altı yüz metre kadar uzakta pek fazla cemaatinin olmadığı küçük bir camii idi.
Caminin şadırvanında aptes almak için hazırlanırken, elinde terlik ve havlu olan isminin Bilal olduğunu sorduğumda öğrendiğim genç bir, delikanlı yanımıza yaklaştı elindeki terlikleri ve havluyu bize uzattı orada kendisiyle aramızda sohbet başladı.
Sen ne yapıyorsun burada diye sordum, caminin içini şadırvanını bahçesini temizlediğini yapıyorum,
Peki, Sen bu işten para alıyor musun?
Yok, beyim nerden alayım ben işsizim ev de boş oturmaktansa burada oyalanıyorum,
Öyleyse, niye bir yerde çalışmıyorsun?
Bizim buralarda çalışacak iş yoktur beyim ama kısa bir süre sonra kasabamıza yakın bir yere fabrika açacaklarmış orada çalışacağım,
Seni işe alacaklarını nereden biliyorsun?
Kasabamızda bir fabrika açılsın bende çalışayım diye dua ettim duam
Kabul oldu şimdi kasabamıza fabrika açılıyor, ben yine dua ediyorum beni de işe alsınlar diye evet Bilal’in saf temiz ve masum duası kabul olmuştu…
O,fabrikanın patronu olan ben ve dört müdürüm Bilal’in ayağına gönderilmiştik.
Evet, bu öyküde olduğu gibi benim ülkemin insanı gerçekten de çok temiz
Çok saf en sonunda benim halkımın masum duası da kabul oldu ve bugün halkımın canını yakan hayatını karartan cuntacılar çok şükür ki yargılanıyorlar.
…
Evet, geç kalmış bir yargılama olsun sonuç ne olursa olsun demokrasi için
Büyük bir adım
Daha bu gün tv de izledim bir anne otuz yıldır evinin kapısını açık tutup belki bir gün evladı gelir diye bekliyormuş,
Benim tanıdığım aile dostumuz olan anne ise yılardır oğlunun acısını yaşıyor hemen her gün oğlunun mezarına gidip mezar taşını öpüp okşuyor.
Tanıdığım birçok on iki eylül mağduru insan ise bugün bile hala o,karanlık
Günlerin fiziksel ve ruhsal izlerini taşıyorlar ve hala gecenin yarısında çığlık
Atarak uykudan terkan içinde uyanıyorlar birçoğu panik atak ve manik depresif
Ruh haliyle hayat yaşıyorlar onları böylesine acı bir hayatı yaşamaya mecbur bırakan sözde kahramanların mahkemeye gelmeye bile yürekleri yetmedi hani yargılanırsa İntihar edecekti.
Yıllar önce gazetede okumuştum gördüğü ağır işkence sonrasında fiziksel
Duyularını yitiren bir iş de çalışamaz ve eşiyle özel hayatını sürdüremez durumda olan bir diş doktoru ailesine gazetenin de yayınladığı beni de çok etkileyen bir intihar mektubu bırakmış ve sonrada maalesef yaşamına son vermiş mektubun beni etkileyen ve benim hafızama kazınan o,önemli söz ile yazımı noktalamak istiyorum,
Benim canımı acıtan gördüğüm işkenceden çok bana işkence yaptıranların emri
Büyük ağabeylerinden almaları…
İnanıyorum ki, benim Ülkemde insanlar gelişmiş demokratik Ülkeler ‘deki gibi İnsan haklarına saygılı demokrasisi güçlü, Barış içerisinde bir hayat yaşayacaklar.
Serhat BİNGÖL 05/04/2012