15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2532
Okunma

ÖNCE KÜÇÜK ÇAPLI BOMBALARDAN BAŞLAYAYIM.
Bu gün bayram değildi, seyran da değildi. Yok yok eniştem filan da öpmedi ama nedense okulda her günkünden farklı bir hava vardı.
Öğretmenler odasına girer girmez ilk dikkatimi çeken masa üzerinde duran bir kutu acıbadem ezmesi oldu. Eskiden bizim okulda görev yapan bir arkadaşımız getirmiş. Yavrucuklarım öylece boyunlarını bükmüş ‘’yok mu bizi yiyecek bir babayiğit?’’ diye bekleşmekteler. Bizim okulun bayan öğretmenleri komple rejimde, erkek öğretmenleri ise şekerden muzdarip oldukları için bu kutsal görev tabii ki bana düştü. On kadarı benim mideyi ziyaret ederken geri kalanı da yarımşar yarımşar arkadaşlar tarafından pay edildi.
Akşam saat beş…İlk dersin giriş zili çaldı. Biraz önce tıklım tıklım dolu olan koridorlarda bir tane olsun numunelik öğrenci yok. Öyle öğretmenlerden önce sınıfa girmek gibi bir kötü alışkanlıkları olmadığı için telaş ettim. Büyük bir ümitle sınıfların kapısını açtım. Baktım sınıfta top oynuyorlar…Yanlış anladınız biliyorum. Top oynayanlar öğrenciler değil… Cinler, şeytanlar aldım-verdim yapıp takım kurmuşlar ve aralarında top oynamaktalar.
Eh yapacak bir şey yok. Madem ki öğrenci firarda, yapılacak tek şey öğretmenler odasına geçip muhabbeti koyulaştırmak. Muhabbeti koyulaştırmak dediysem yine yanlış anlaşılmasın. Bizim okulda Salı günleri, teneffüs saatlerinde muhabbeti koyulaştırmak kesinlikle mümkün değildir. Çünkü Haftanın sadece bu günü..İlk iki saatte okulda Milli Güvenlik Öğretmenimiz Emekli Muhabere Albay Vedat Ihlamur vardır ve sadece o konuşur biz dinleriz.
Onun hassas noktasını da biliyoruz hepimiz: Fenerbahçe…Adam resmen hasta Fenerli. Kim basmışsa artık damarına yine Fener’i anlatıyor. Lefter Küçükanyondandis’ten başladı, Alex de Souza dan çıktı. Tarih dersleri benden, Fenerbahçe tarihi ise ondan soruluyor okulda.
Vedat Bey’in Fenerbahçe tarihi ve Aziz Yıldırım konulu konferansı bittikten sonra son bir umutla koridorlara ve sınıflara dağıldık lakin yine yok öğrenci möğrenci ortalıkta.
Tekrar öğretmenler odasına döndük. Beş on dakika sonra bir kaç öğrenci geldi. Meğer Vedat Bey yazılı sınav yapacakmış…Toplamda beş kişi olan onuncu sınıf öğrencileri Vedat Bey’in peşine takılıp yazılı sınav için sınıflarına giderken bizler tekrar öğretmenler odasına döndük.
ORTA ÇAPLI BOMBALAR:
Hani Bir fıkra vardır:
Bir Arap kardeş İstanbul’a gelir. Lakin dolandırıcılar fena halde soyarlar zavallıyı. Bizimki Arabistan’a döndüğünde konu komşu, eş-dost sorarlar ‘’İstanbul nasıl, güzel mi?’’ diye. Cevap verir: ‘’Heva latif…Iklım mutedil…Menazir-i tebayin mukemmel…Fiyatlar ehven…Emme velakin ahali puşt ‘’
Bizim okulda da durum farksızdı…Her şey mükemmel ama öğrenciler yoktu ortalıkta.
Yarım saat sonra bir baktık okulu müthiş bir duman kapladı. ‘’Amanın eyvah okul mu yanıyor? İtfaiye hortumu yok, Yangın tüpleri Allah’a emanet. Kim bilir kaç sene önce dolduruldu. Hani o her okulda olan içi kum dolu yangın kovalarımız bile yok.
Eyvah eyvah resmen yanıp kül olacağız…İtfaiyenin telefonu neydi? Yav işin kötü tarafı Sivil Savunma Kulübü Rehber Öğretmeni olarak benim bilmem gerekiyor tüm bunları…Neyse hatırladım...177 yi arayacaktım.
-Alooo bir yangın ihbarında bulunacaktım.
-Orman mı yanıyor?
-Yooo…Okul yanıyor.
-O zaman 170i arayacaksınız beyefendi.
Tam 170i arayacaktım ki dumanla işaret verdi birisi…Başladım okumaya.
‘’Ho- cam - biz - a - şa - ğı - da - man - gal - ya - pı - yo - ruz. ‘’
Vay eşek sıpaları vay…Okulun alt bölümünde küçük bir bahçemiz vardır. Çekilmişler oraya mangal yakmaya çalışıyorlar. İyi de bizim öğrenciler arasında zenci filan yok…’’Hay Allah Müdire Hanım okulun kontenjanını doldurmak için Afrikadan öğrenci mi transfer etti’’ diye düşünürken baktım bizim üç öğrencimiz bunlar. Mangalı yakayım derken dumandan, isten simsiyah olmuş gariplerim.
Yav biz var ya çocuklara bir sürü lüzumlu-lüzumsuz şey öğreteceğimize ‘’Mangal nasıl yakılır’ı ‘’ öğretsek sanırım daha hayırlı bir iş yapmış olacağız. En azından telef olma tehlikesinden korumuş oluruz di mi ama?
Neyse efendim konu anlaşıldı. Bizim öğrenciler uzun bir soğuk hava ve kış döneminden sonra nihayet yüzünü gösteren bir güneş görünce kendi aralarında böyle bir mangal partisi organizasyonu yapmışlar.
Onları o kolestrol deposu tavuk kanatları, köfte ve sucuklarıyla baş başa bırakaraktan ( ağzımızın suları akaraktan tabii ki …Normalde biz de dalardık ya baktık malzeme ancak onlara yeter dokunmadık gariplere ) Döndük öğretmenler odasına.
Eh artık sahne alma sırası Müzik öğretmenimiz Yunus Bey ile solistler olarak ben ve Müdiremizin eşi Kemal abideydi. ‘’ Pencerenin perdesini, aç bana göster yüzünü’’ den başladık ‘’Pencere açıldı Bilal Oğlan’’ dan çıktık…’’Sarı saçlarını deli gönlüme, bağlamışlar çözülmüyor Mihriban’’dan başladık ‘’Oy farfara ‘’ ile devam ettik. ‘’Vay sürmeli’’ ile bitirdik.
BÜYÜK BOMBA: ÖYLE PARÇA TESİRLİ FİLAN DEĞİL…TOPLU İMHAYA YÖNELİK…
Nihayet Vedat Bey de yazılı sınavını bitirdi ve aramıza katıldı. Bir yarım saat da bu dönüşünden sonra Fenerbahçe ile ilgili konferans verdikten sonra hepimize ‘’Allahaısmarladık’’ dedi ve okuldan ayrıldı. Onun işi bitmişti.
Bizler ilk iki saati gitmiş olan derslerimizin üçüncü saatini yapacaktık. Ama bir konu daha vardı bu gün. Veli toplantısı yapılacaktı okulda. Bizim öğrenciler genelde on sekiz yaş üstü oldukları için aynı zamanda kendilerinin velileri. Yani veli de onlar öğrenci de genel olarak. Zaten anne - baba pozisyonunda tek veli gelmemişti toplantıya.
Bir ders saati de veli toplantısıyla kaynadı.
Son derslere girmeden önce ders defterlerine konu yazıp imzalamaya başlamıştım ki onuncu sınıf defterinde gördüm günün bombasını. Neyse alıştıra alıştıra söyleyeyim: Mesela ben konu olarak ‘’Fransız İhtilali yazmıştım.’’ Her kes de kendi dersinin konusunu yazmıştı. Normal olarak Vedat Bey’in ‘’ Yazılı Sınav yapıldı’’ yazması gerekirdi değil mi?
Yeminle söylüyorum…Yalanım varsa iki gözüm önüme aksın…Canım arkadaşım aynen şunları yazmıştı: ‘’YAZILI SAVUNMA ( 1. ) ‘’ [ Tabii ki gayrı ihtiyari ]
Güleyim mi, ağlayayım mı ben de bilemedim. Ama günün bombası buydu.