Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
sami biberoğulları
sami biberoğulları

GÖREME DEDİLER GİTTİM GÖRDÜM. -3 –

Yorum

GÖREME DEDİLER GİTTİM GÖRDÜM. -3 –

8

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

801

Okunma

GÖREME  DEDİLER GİTTİM  GÖRDÜM. -3 –

GÖREME DEDİLER GİTTİM GÖRDÜM. -3 –

BÖLÜM 3 EŞİĞİNE VARDIM YA PİR

Raşit Bey ve Müdürümüz daha önce ayarlamışlardı gece kalınacak yeri: KırŞehir İmam-Hatip Lisesi Öğrenci Pansiyonunda kalacaktık. Öyle de oldu. Gece saat bir gibi, hatta belki de daha ileri bir saatte Kırşehir İmam-Hatip Lisesi bahçesi önünde korna çalaraktan uyandırdık nöbetçi öğretmen ve idareciyi.

Zavallılar saatlerce beklemişler bizim gelmemizi. Adamların önünde ezim ezim ezilerek özürler, bahaneler , artık aklınıza ne gelirse…Mesela iki defa lastiğimiz patlamış. Beş defa çiş molası vermek zorunda kalmışız…Yollarda yol yapım çalışmaları filan varmış…Mış mış da mış mış…Külliyen palavra tabii ki.

Neyse efendim erkek öğrenci ve öğretmenler ayrı bir binada, kız öğrenciler de ayrı bir binada olmak üzere yatakhanelere dağılıp derin bir uykuya daldık. Ertesi gün Kırşehir’in içini dolaşacağız oradan da Kapadokya’ya gideceğiz…Erken kalkmak lazım.

Sabahın çok erken saatlerinde Okulun nöbetçi öğretmeni bizi uyandırdı ve kahvaltıya davet etti. Kendi okulumuz da yatılı olduğu için hiç yabancılık çekmeden okulda kalan bir kaç öğrenci ve öğretmen-idareci ile kahvaltı yapıp yola revan olduk.

Kırşehir’in içinde ilk durağımız Caca Bey Külliyesi oldu. Burası hem bir rasathane, hem de medrese imiş. Anadolu Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev in oğlu Kılıçarslan döneminde, Kırşehir de bulunan Ceceli aşiretinin beyi Bahaaddin Caca nın oğlu Nureddin tarafından 1272 de yaptırılmış olan bu külliyeden günümüze yine de bir şeyler kalabilmiş. Cacabey Medresesi nin asıl ünü, medresenin dışında, cümle kapısının bulunduğu kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde birer, batı cephesinin tam ortasında bir olmak üzere toplam üç adet, füzeye benzeyen sütunun yer almasıdır ( Ben aynen Apollo 11 e benzettim bir tanesini . Oldukça benziyordu )

Daha sonra Ahi Evran Türbesine gittik. Öğrenciler derslerimden adını duydukları Ahi Evran’ın türbesini görmekten son derece mutlu oldular. Onlara Ahi Evran’ı bir kez de orada anlatmanın tadı bir başkaydı. Ahiliğin, temeli ahlak ve doğruluk üzerine kurulmuş olan bir din ve meslek teşkilatı olduğunu…Lonca dediğimiz meslek teşkilatını bir kez de burada anlattım. Hâla yaşatılıyormuş bu gelenek Kırşehir’de…

Ahi Evran 1171-1261 yıllarında yaşamıştır. Doğum yeri Hoy ve asıl adı Mahmut bin Ahmed El Hoyidir Hoy’lu Ahmet’in oğlu Mahmut ) Lakabı Nasırüddindir.( Dinin Yardımcısı )

Muhyiddîn İbni Arabî ve hocası Evhadüddîn Kirmânî’yle birlikte 1205 yılında Anadolu’ya gelen Ahi Evran, Evhadüddîn’le birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaşmıştır. Vaazlarında bir yandan esnafa dünya ve ahiret işlerini düzenli hâle getirmeleri için nasihatlerde bulunurken öte yandan yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Anadolu halkının kuvvetlenip teşkilâtlanması için çalışmıştır

Önce Kayseri’ye gelerek burada dericilikle uğraşmış…Zamanla çok sevilmiş ve 32 çeşit esnaf ve sanatkar zümresinin lideri sayılmıştır. I. Alaaddin Keykubat zamanında Konya’ya yerleştirilmiş, sonra Denizli’de yaşamış,, Sonra tekrar Konya’ya dönmüş ancak Mevlana’nın dostu Şems-i Tebrizi’nin öldürülmesi olayından sonra pek çok ahi cezalandırılırken Ahi Evran da Kırşehir’e sürgün edilmiş ve ömrünün kalan on beş senesini Kırşehir’de geçirmiştir.

Ahi Evran türbesi ziyareti de bittikten sonra Müdür Bey çocuklara : ‘’Şimdi bu geziye biraz eğlence katalım. Mayo ve şortlarınız yanınızda değil mi?’’ diye sordu…’’Haydaaa…Ne mayosu, ne şortu şimdi ? Kırşehir’de deniz var da bizim mi haberimiz yok acaba?’’ Çocuklar da alık alık bize bakıyorlar ‘’ Hocam hayırdır Kırşehir’e deniz geldi de biz mi duymadık?’’ dedim. Cevap verdi müdürümüz ‘’ Sami Bey yoksa çocuklara söylemediniz mi mayo ve şortlarını almalarını. Burada çok güzel kaplıcalar var. Kaplıcaya gidecektik ‘’

Söylememiştim. Diğer arkadaşlar da söylememişti. İyi ki de söylememiştik. Bir de kaplıcalara gitseydik o gezi hayatta iki günde tamamlanmazdı. Daha Hacı Bektaş ve Ürgüp vardı sırada.

Neyse…Yalandan kim ölmüş…Bulduk bir sürü yalan ve müdürümüzün öfkesini kabartmadan yola revan olduk. Zaten öğrencilerin bir kısmı ha bire sorup duruyor Hacı Bektaş’a ne zaman gideceğiz diye. Gruptaki öğrencilerin neredeyse yarısı alevi ve onlar çok çok merak ediyor, bir an önce görmek istiyorlar Hacı Bektaş-ı Velinin Türbesini.

Neyse Efendim. Hacı Bektaş ilçesine vardık ve doğruca Hacı Bektaş-ı Veli Türbesine yöneldik. Türbe önüne geldik ki aman Allah’ım aman…İğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık. Bizim müdür ve arkadaşlar arabadan iner inmez nasıl ettiler, nasıl yaptılar bilmiyorum gözden kayboldular. Bir tek ben varım arabanın dibinde öyle salak salak etrafa ve bu kalabalığa bakan.

Derken Efendim oldukça kalabalık bir grup gayet nizami bir şekilde tek sıra oldu.Türbenin dış kapısından başlayarak kapıların eşiğini öperek içeri girmeye başladılar.( Dört kapı ve dört eşik var ) Uzun bir kuyruktu. Hepsi ama hepsi böyle giriyordu ana türbe binasına. Ben kuyruğun en sonundaydım. Kapı önüne geldiğimde ‘’ Her halde buraya girmenin usulü bu ‘’ diye düşünerekten eğildim. Tam eşiği öpecekken baktım ensemden tutan bir el beni ayağa kaldırdı. Bizim Müdür Necati Bey…Meğer o da benim gibi geride kalmış.

-Ne yapıyorsun Sami Bey? Niçin eğildin?
-Hocam baksana herkes kapı eşiklerini öperek girdi içeriye. Şimdi millete ayıp olmasın. Ben de öpeyim dediydim.
-Sen alevi misin?
-Yooo
-Yahu anlamadın mı o eşik öpenler alevi. Sen bildiğin gibi gir.

Neyse efendim öpmeden girdim içeri. Ama bir şey hoşuma gitti burada…Alevisi sünnisi bu ülkenin kardeş milleti yek vücut olduğunu adeta tüm dünyaya ilan ediyordu orada. Bir de orada yatan zatın ululuğu karşısında biraz edep, biraz kendini bilme açısından türbeye giriş kapısı oldukça alçak yapılmıştı. Öyle kazık gibi değil, boynunuzu eğerek giriyordunuz türbeye. Edeple yani…
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hacıbektaş anıları bitmedi. Birazı da yarına kalsın…Yarın da Ürgüp’e gidip, görelim şu peri milletinin bacalarını.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Göreme dediler gittim gördüm. -3 – Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Göreme dediler gittim gördüm. -3 – yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÖREME DEDİLER GİTTİM GÖRDÜM. -3 – yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
3.4.2012 10:42:23
Kırşehir'i hiç gezmedim hocam...Türbeleride gezmemiştim sayenizde görmüş oldum...
Esen kalın...
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
3.4.2012 00:38:16
sayenizde gezdik gördük hocam..
emeğe hürmetler..
Erzurumlu Selim
Erzurumlu Selim, @erzurumluselim
2.4.2012 23:58:43
Müthiş bir yolculu ve çok keyif alıyorum...3 T'mi de peşinen sunuyorum( Tebrik,takdir,teşekkür) selamlar
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın, @hasanozayd305n
2.4.2012 10:56:11
5 puan verdi
Hocam; yine bilgilendik yalan kötü birşey ya sizin yalanlar ilaç gibi geliyor insana.Tebrik ederim saygılarımla.
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
2.4.2012 10:12:14
yarını bekliyoruz hocam...çok samimi bir yazı hocama yakışan türden saygılar
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
2.4.2012 07:10:42
çok güzel anlatımdı harikasınız
saygılar da benden takipteyim hocam
bakalım yarın neler göreceğiz yalansız riyasız olsun daaaaaa
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA, @erayozgorsarikaya
2.4.2012 00:28:50
kapadokya gitmeyi çok istiyorum bir türlü kısmet olmadı Allah inşallah nasip eder kırşehir hiç merak etmedim beyse yarın bakalımneler olacak okyacağız tebrikler
selam ve sevgiler
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL