- 766 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
yunus gibi
-İçin rahat olsun. Kimseyi aldatmıyorsun. Ve bu bir rüya ya da Kâbus değil. Dedi ve devam etti.
-Bak Hülya. Hayatta hiç bir şey anlaşılsın ve ardından yaşansın diye yaratılmamıştır. Yaşamadığı şeyi insandan anlamasını beklemekse zulümdür. Allahın yüzlerce İsim ve sıfatı arasında. Zalim diye bir sıfat ve İsim bulamazsın. Allah Zalimleri sevmez. Zulme de rızası yoktur. Sana şu kadarını söyleyeyim. O dualara icabet edendir. Bu gece de, bir duaya âmin gecesidir. Yıllardır, keşke kadın olsaydım diye dua eder hanımını aşağılar, onun yaptıklarından memnun olmaz her fırsatta bu duayı tekrar ederdin. Dün yatarken de tekrar ettiğin bu dua, Tüm melekût âleminin, âmin dediği bir esnaya denk gelince, Allah bu isteğini Kabul ederek. Beni sen, senide ben eyledi. Artık sen benim suretimde Erkek ben senin suretinde kadın olarak yaşayacağız. Sana elimdeki aynayı verdiğimde Onu yüzüne tut. Bu gece Ömrümüzün en uzun gecesi olabilir. Ve belki buradan çıkmak bize nasip olmaya bilir.
Hayatımız boyunca. Keşkeklerle farkında olmadan Allahın nizamına isyan ettiğimiz hayatı; Bizim için mükemmel kılan Allah’ın bir İkramına, mazhar olma günüdür bu gün. Kolay olmayacak emin ol. Ve unutma bu senin duada ısrarının neticesidir. Zira Allah kulu için kötüyü murat etmemesine rağmen. Kulunun ısrarla istediğini vermek O’nun Şanındandır. Kulluk etmeyi unutup Allah(C.C.)ın her Yarattığı eşya, insan veya hadiseye Keşke şu şöyle olsaydı bu böyle olsaydı diye. Bol keseden atılan sözlerin sürekli Allahın affına mazhar olması hasebiyle; Bu gizli şirk ile yaşayıp giden insanoğlu bir gün ağzından çıkan her hecenin hesabını vereceğini nedense hiç aklına getirmez.
Biliyorsun ben senin kadar okumuş değilim bu sözleri söyleyecek istidadımda yoktur. Ne var ki birkaç saniye önce İzahı kabil olmayacak bir şekilde Yatağımdan alınıp esrarlı bir şekilde sana dönüştürüldüm. Bana merhamet ile muamele eden melekler senin için şuan buradalar. Ne yaşayacaksın ve nasıl yaşayacaksın bu konuda fikrim yok. Sadece şu kadarını söylemem istendi ki. Korkmak için haklı bir sebebin yok. Şimdiden sonraki hayatın; Hakkında ve hakkımızda hayırlı olsun. Şimdi aynayı al. Ve ona bak.
Diyerek bana aynayı uzattığında. Sol tarafımdaki pencereden atlarsam belki kurtulabilirim. Diye içimden pencereyi açıp atlamaktan başka bişey geçiremiyordum. Beşinci kattan beton bir zemine çakılmak, nedense bana, bir aynaya bakmaktan daha kolay ve cazip geliyordu. Alnımda pünçek, pünçek biriken terlerin yüzümden akarken verdiği rahatsızlıkla, durmadan yüzümü siliyor, bir türlü aynaya uzanmak istemiyordum. Yine O. Büyüleyen sesiyle bana
-Haydi. Al aynayı.
Demese belki bir ömür öylece kalabilirdim. Bir cellâdın elinde son nefesini veren mahkûm edasıyla aynayı kenarından kavrayıp kendime doğru dik olarak çekmişsem de bakamıyor, sanki biri yardım eder. Ümidiyle oyalanıyor, zaman kazanıyordum aklım sıra. Çok çaresiz olduğumun da farkındaydım. Gözlerimi kapatırken. Adnan’ın endamına son bir bakış daha atıp ondaki estetiğin ölürken canımın az yanacağı, hissine kendimi bırakmıştım. Gözlerim kapalıydı. Aynayı yüz hizamda bana doğru tutuyordum. Evet, hayatım boyunca Yaptığım tüm yanlışlar ve sarf ettiğim tüm sözler gözümün önünden hızla kayıyor ben hemen, hemen hepsini okuyordum bir, bir. Dilim lal olmuş, tüm azalarım kilitlenmiş, sadece idrakim çalışıyordu. İçimde dağ gibi büyüyen bir pişmanlık adeta bedenimden çıkıyor ve çıkarken, vücudumu paramparça ediyordu. Durumu kavramış ve çaresizliğimi anlamıştım. İki göz iki çeşme hıçkırarak ağlıyordum. Hem öyle bir ağlamaktı ki bu. Yalnızken bile ağlamayı suç ya da acizlik zanneden ben, çok güzel bir kadının huzurunda bırakın utanmayı hayâ hissinden bile yoksun ,anıra, anıra ağlıyordum. Ve farkındaydım; Bu işkencenin bitmesi ya da daha çetin bir ıstırabın başlaması için gözlerimi açmak zorundaydım. Farkında olmadan kendime öyle bir bilet kesmişti ki temennilerim. Belki kapris yapmak, belki önemsenmek arzusuyla söylediğim. “Keşke kadın olsam da görsen kadınlık nasıl olur” sözlerim bir bedel ödemek üzere ceza olarak önüme konmuştu. Aklımdan keşke hiç söylemeseydim demek geçiyor fakat bir keşke daha diyecek gücü kendimde bulamıyordum.
Bu hisler ve mecburiyetle, yavaş, yavaş gözlerimi aralamaya başladım. Bembeyaz çerçeve içinde bitimsiz bir karanlık vardı ayna zannettiğim şeyde… Neredeyse kahkaha atacak kadar boşlukta bulmuştum ki kendimi. Dehşetle bir şeyi fark ettim. Çerçeve boş olsa? Odanın karşı duvarı veya eşya en azından Adnan’ı görecektim.
Benim gördüğümse sadece sonsuz bir karanlıktan ibaret boşluktu. Bir girdap gibi çerçevesinin iç kenarlarından merkeze doğru yuvarlanan ve oradan sonsuza gidermiş gibi sürekli derine doğru işleyen bulut ya da duman benzeri hareler vardı. Daha çok. Bir yangının habercisi bu kara dumanların bir an için evi berbat edeceği hissine kapılarak ayaklandım. Demin kendimi atmayı düşündüğüm pencereden Onu atmayı düşünüyordum artık. Tam bir şuursuzluk hâkimdi.
-Endişe etme ve sakın korkma, Yerine otur, bakmaya devam et ve Aynayı görünceye kadar sabret.
Diyen, Adnan’ın, sesini duymasaydım, Çıldırdığımdan emin olacaktım. Bu arada bütün etlerimin kemiklerimden ayrı durduğundan o kadar emindim ki. Kemiklerden bağımsız bedenim ile iskeletim. Bir çuval ve içine kırılmadan sokuşturulmuş odunlar gibi duruyor, kendimi et ve kemik ten ibaret iki ayrı varlık olarak çok ama çok net bir şekilde, dehşet ve hayretle hissediyordum.Benim kadın halim ise karşımda öylece oturmuş gayet kendinden emin ve dingin bir eda ile bana bakıyordu.Onun bu halini görmüyor ,fakat bütünüyle algılaya biliyordum.Sadece bu kadar da değildi hissettiklerim.Tavan arasında rüzgarın o tarafa bu tarafa attığı tozların çıkardığı sesleri duyumsuyor,ağaçların kesiştikleri yerde çıkardığı gıcırtıları bir kağnı sesinden daha gür algılıyordum.Duvarda yürüyen bir sineğin ayak seslerini bozuk yolda ilerleyen külüstür bir arabanın çıkardığı gürültüyle duymanın verdiği rahatsızlığı ise anlata bilmemin imkanı yoktu sanırım.Yanlışlıkla bir insana ait ayak sesi çıksa; Dünyanın üzerine gök devrilmiş gibi korkunç bir gülütlü çıkaracağından emindim.Ben kendi içimde bu olayları adlandırmaya çalışırken dumanlar çekilmiş; Aynanın yüzeyi bir leğendeki su ya benzer ,gümüşe yakın gri renkte yakamozlardan görülemeyen bir forma kavuşmuştu.Garip bir şekilde aynanın ağırlığı tamamen yok olmuştu.Sanki hiç bir şey tutmuyordum elimde. Adeta .Dua eden bir mümin gibi ellerimi sema’ya açmış sadece bakıyor gibiydim. Olay beni o kadar sarhoş etmiş olmalı ki. Adnan’ın varlığını bile unutmuşum. Çevremde olup biteni anlamaya çalışırken.
-Ne görüyorsun aynada. Diyen sesiyle kendime geldiğimde Hakikaten tamamen durgunlaşmış olan aynada. Bir kristalin ışıktan kırılmış yansımasını andıran, iyne ucundan daha küçük ve Bildiğim tüm Beyazlardan daha beyaz, delici ve parlak bir noktacığın, Milyonlarca kilometre öteden odaya doğru şiddetli bir ışık saçarak geldiğini fark ettim. Soruyu işitmiş olmama rağmen cevap veremiyordum. Tanımlayamıyor ya da ne demem gerektiğini bilmiyordum. Tekrar sordu, Bir daha sordu. Ama Yıldız şeklinde minnacık bir huzme demek aklıma gelmiyordu sanki. Öylece kalakalmıştım.
-Hâlâ mı bişey gözükmüyor? Sorusu sanki bana yardım etmek ister gibiydi.
-Şey evet yıldıza benzer keskin bir ışık var aslında ama. Odaya hiç yansımadan nasıl ışıdığını aklım almıyor diye bildim.
Hakikaten aklım almıyordu. Kaynak yapan bir ustanın elektrotlarının demirle teması esnasında çıkan O keskin ışık gibi bir ışık, iç, içe dairesel hareketler çizerek, aynanın içinde boğulup kalıyordu. Ona görüntünün düşeceği zemini hazırlıyor; ama asla odaya yansımıyordu. Ayna artık kendisini tamamlamıştı.Işık,son noktayı da tamamladığında tüm odaya yıldırım düşmüş gibi, seri ve net bir aydınlık dağılır dağılmaz tekrar aynanın içine bir saliseden daha az bir zamanda, girerek kaybolmuştu. Işıl, ışıl bir ayna vardı elimde. Bu esnada çıt bile çıkmamış belki daha derin bir sessizlik odaya hâkim olmuş ve hatta oda çok soğumuştu.Sanırım bayılıyordum.Ensemden bir el Kafatasımın içine uzanıp,beynimi avuçlayarak Ense kökümden dışarı çekmişti.Sırtüstü yatağa düşmüştüm.
YORUMLAR
Güçlü kalem,güçlü anlatım ve bize de sadece müstefit olmak düşüyor...selamlarımla abican