16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1994
Okunma

Nuray ile vedalaştıktan sonra eve geldim. Sanki ona ihanet ediyormuşum gibi hissediyordum kendimi ama yine de sol omzumdan bir ses duydum.
-Lan oğlum salak olma. Evli barklı kadın o…Sen işine bak. Kaymak gibi bir Mualla yakalamışsın. Bu fırsat her zaman ele geçmez. Haydi gazan mübarek ola. Durmak yok. Yola devam.
Sağ omzumdan da ses geldi.
-Ey Sami … Dünya fani, kadın gani…Mualla sana göre değil. Sen şöyle daha ehl-i namus bir avrat eyle kendine.
Genelde sağ tarafımdan gelen seslere kulak verirdim lakin bu sefer sol taraf daha ağır basıyordu. Çünkü Mualla bir dilber-i rânâ, letafet-i müstesnâ idi. Madem ki o Bir gonca-yı bî vefa... Hiç olmazsa bir defa…diye düşünmeye başlamıştım . Bir defa da olsa şansımı deneyecektim.
Yine bilgisayar başına çökecek ve Mualla’nın işini bitirecektim. Yani Mualla konusunu artık çözüme kavuşturacaktım. Rahmetli babamın dediği gibi ‘ Ya herro ya merro’’
Bilgisayar koltuğuna tamponu yerleştirdim. Sonra da Msn yi tıkladım ve anında karşımda Alev…
-Hg babacığım.
-Sağol kızım sen de farkındasın benim cıva gibi bir adam olduğumun.
-Anlamadım ne cıvası?
-Hg cıva değil miydi? Ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa?
-Ay ömürsün babacığım. Hg hoş geldin demektir.
-Ne biliyim yav…Eee nasılsın bakalım?
-ii
-Ne oldu şimdi niçin ağlıyorsun ki?
-Ne ağlaması..Kim ağlıyor?
-İi diye ağlayan sen değil misin?
-Ya ben iyiyim dedim. Sen Msn dilinden anlamıyorsun sanırım.
-Valla Türkçe ve çat pat İngilizceden başka dil bilmiyorum ben. Her neyse şu ananı ver de şaapalım…Yani konuşalım azıcık.
Az sonra Mualla karşımdaydı.
-Merhaba Nuray…Nasılsın ?
-Ayol ne Nuray’ı? Bakınız beyefendicim bu Nuray fena halde asabiyetimi bozmaya başladı.
-Ah Efendim ah…Bu öğrenci milleti işte…Bir saniye boş bırakmıyorlar ki? Neymiş efendim ‘’Hocam Dandanakan Savaşının sonuçları nelerdi ? Ben unuttum. Bir daha anlatır mısınız?’’ diye soruyor.
-Aman efendim. O kadarcık şeyi kafasına sokamamış mı? Koskoca kazık kadar kız.
Alt tarafı ‘’Yandan Bakan Savaşı. ‘’
-Efendim…Nuray dediğiniz mini minnacık bir kızdır. Tarihçilere kafası çalışır da tarihe fazla aklı basmaz. Hem ünlü filozof Cem Yılmaz ne demiş: ‘’Eğitim şart’’ değil mi efendim?
-Ay gerçekten de efendim. Eyitim şart. Eyitmek lazım bu cahil milleti. Her neyse efendim. Siz nasılsınız? Ameliniz geçti mi?
-Amel bitti gitti de emel duruyor .
-Ay şimdi bir de Emel mi çıktı başımıza? O da mı öğrenci?
-Yok efendim bu emel başka emel…Aşk, ihtiras, arzu, şehvet…Kısacası menfur emel de diyebilirsiniz.
-Ha haa haaaa…Sen de az kodoş değilmişsin ha.
-Kodoş mu? Teessüf ederim.
-Ay çok pardon. ‘’Çok hoş’’ yazacaktım. Bakın ne yazmışım. Çok utandım şimdi.
Vay anasını be. Demek ki kıvıran sadece ben değilmişim. Ben Nesrin Tokapı, Karşımda ise Özcan Tekgül var. İyi de bu Mualla’da bir halt var…Tam çözemesem de bir halt var bu hatunda.
-Önemli değil efendim. Ben de ara sıra yaparım böyle hatalar. Sizinle şöyle bir baş başa oturup konuşamadık. Şu izdivaç mevzuunu bir vuzuha (yani açıklığa ) kavuştursaydık.
-Ay tatlım o kolay. Hele bir Alev’i kakalıyalım da?
-Kakalıyalım mı?
-Yani efendim Alev’i dünya evine sokalım önce demek istedim.
- Alev’i dünya evine sokacağız lakin kendimizi de ihmal etmeyelim. Tamam gençler bekar ama ben de fena halde bekarım.
-Oldu o zaman. Yarın buluşalım konuşalım. Yine saat on ikide simit sarayında tam mı?
Yok olmazdı. Orası olamazdı. Orası Nuray’a ait kalmalıydı.
-Şey…Bakın ne diyeceğim. Bizim burada çok güzel bir pastane var. Kamberoğlu adı…Bir minibüse atlarsanız tam önünden geçiyor. Hem sizin için de bir değişiklik olur.
-Tamam o zaman. Yarın saat on ikide Kamberoğlu’ndayım. Biliyorum zaten orayı. Şimdi müsaadenizle akşama misafirim var da ona hazırlık yapmam lazım.
-Ama bana bakın. Ben kıskanç bir erkeğim. Öyle erkek misafir filan değildir umarım.
-Ha haa haaa…Ne erkeği ayol hepsi nonoş.
-Nonoş mu?
-Yani Meloş, Fatoş, Sedoş…Bizim kızlar yahuuuu…Kız kıza sohbet edeceğiz...
-Hanımefendiciğim …Tam tepemde bir kaşıntı peydah oluverdi birden. Hayırdır inşallah.
-Çok geçmişler olsun efendim. Hafif bir sivrilme ve kemikleşme söz konusu değilse önemsemeyiniz efendim.
-Daha sonra öyle mi oluyor?
-Bilmiyorum efendim.Ama ilk iki kocamda da olmuştu. Umarım sizde olmaz. Neyse ben sizi kocaman kocaman öptüm.
Msn den çekildi. Ben de kapattım bilgisayarı. Benim acil yardıma ihtiyacım vardı. Çok şükür bir Hızır Acil Servisim var.
Hemen Cep Telefonundan Fatma Hanım’ı aradım. Kulakları çınlasın ne zaman telefonunu çaldırsam ben daha alo demeden hemen yapıştırır.
-Sami Hocaaaammm…
-İyi akşamlar Fatma Hanım. Nasılsın?
-Teşekkür ederim Hocam. Sen nasılsın? Neler yapıyorsun bakalım.
-Ya benim bir sorunum var. Bana yardımcı olur musun?
-Hay hay hocam. Buyur seni dinliyorum.
-Ya ben yarın bir bayanla buluşacağım da.
-Vaaayyyy Sami Hocam…Anlayalım. Düğün ne zaman nasipse?
-Düğünün ne zaman olacağını sen belirleyeceksin.
-Nasıl yani?
-Gelin adayını bizim oradaki pastaneye getiriyorum yarın. Saat on ikide. Sana zahmet olmazsa sen de gelip çaktırmadan gelin adayını tahlil eder misin?
-Kan tahlili mi istiyorsun idrar tahlili mi? Haa haaa haaaa…
-Ya gözünü seveyim dalga geçme. Zaten heyecan tavan yapmış durumda.
-E o zaman sana lazım tahlil...Hem bir emar da çektirmek lazım. Olmadı bir çek-aptan geçirtelim seni.
-Buldun eğlenceyi tabii. Geç dalganı.
-Yok yok merak etme. Yarın saat on birden itibaren pastanedeyim. Ambulansa filan da haber vereyim mi?
-Of Fatma Hanım offf.
-Ya kızma hemen. Hani kalpten filan gidecek olursan. Ne de olsa yaşlı başlı adamsın. Haaa haaa haaa
-Soracam sana…Hem biliyor musun. Senin görev bu kadarla da bitmiyor. Benim adıma kız istemeye de sen gideceksin. Yani ‘’Allah’ın emri, peygamberin kavliyle’’ gelini istemek görevi de sana ait.
-Allaaaahhh desene tam eğlence…’’Gençler birbirlerini görmüşler görür görmez de yamulmuşlar Allah’ın emri , paygamberin kavliyle ve de can havliyle kızınız Müberra’yı oğlumuz Sami’ye istiyoruz…’’ Kabul ettim gitti.
-Müberra değil Mualla…
-Bak bu daha da âlâ…
-Yav Hay Allah razı olsun senden. Allah ne muradın varsa versin. Allah tuttuğunu altın etsin.
-Ayyy Medine dilencisi gibi oldun be…Tamam tamam senin işe bakacağım. Merak etme.
Söylemeyi Unuttum değil mi? Fatma Hanım benim şu andaki okulumun, bir önceki müdiresi. Sırdaşım, can yoldaşım. Kardeşten öte arkadaşım. ‘’Öl ‘’ desem benim için ölebilecek…’’Öl ‘’dese onun için gözümü kırpmadan öleceğim nadir insanlardan biri. Hayatımda hiç kimseye karşı ona duyduğum saygıyı duymadım. Mesela babamın yanında bile sigara içerdim ama onun yanında içmem. Oysa benden altı yaş da küçüktür.
Bütün bunları ‘’bir de Fatma Hanım mı çıktı?’’ diye düşünülmesin diye yazdım. Bir insanın kalbinde eşi,evlatları ve dostları için ayrılmış bölümler vardır. O ‘’ Bacı ‘’ bölümündeki tahtın yegane iki sahibinden biridir. (Bir diğeri de Daha önceki bölümlerde ’’Halimem’’ diye bahsettiğim kişi. )
-Fatma Hanım…Unutmazsın değil mi? İstersen Albayımı da al getir. ( Eşi de emekli albaydır )
-Tamam tamam bakarız. Gelmek isterse beraber geliriz. Seni gidi fındık kıran seni... Fındık dedim de …Protezleri yaptırdın değil mi? Kadının karşısına öyle dişsiz dişsiz çıkacaksan ben hiiiç gelmeyeyim.
-Fındık deyince benim dişsiz halim aklına geliyor ha? Aşk olsun Fatma Hanım.
-Ha haaa haaaa. Hocam şaka bir yana sen merak etme. Yarın gelin adayımızı test edip Türk standartlarına uygun olup olmadığı hakkındaki raporumu sunarım sana… Çocuklara selam söyle. İyi akşamlar.
İyi akşamlar olmasına iyi akşamlar da haydi uyu uyuyabilirsen.